Mustafa Taha Dağlı

Mustafa Taha Dağlı

02 Haziran 2014, Pazartesi

Gezi ile yatıp Gezi ile kalkıyorlar

Gezi olaylarının yıl dönümü öncesi Amerikan ve Avrupa medyasında büyük bir beklenti vardı. Gözleri Taksim'deydi.

Cumartesi sabahı Wall Street Journal'daki bir haber dikkat çekiciydi. Gezi protestolarını anlatan bir özet yapmışlardı. Başlığı şöyleydi, "Gezi Parkı Protestolarının üzerinden 1 yıl geçti ama Erdoğan'ın iktidarı hala çok güçlü".

Haberin girişindeki cümle her şeyi özetliyordu, "öfke büyük bir siyasi koalisyona dönüşemedi". Devamında Erdoğan'ın Gezi olaylarının ardından gücünü koruduğuna dikkat çekiliyor, Türkiye'de neredeyse her şehirde yapılan eylemlere rağmen protestoların Başbakan Erdoğan'a karşı geniş çaplı bir koalisyona dönüşemediği anlatılıyordu.

Özetle geçen yılki olaylar için "her şeyi denedik ama beceremedik" yazılıydı. Şimdi yıldönümünde "yeni bir şans daha" diyorlardı.

Aradan bir yıl geçti. Sadece Gezi'nin değil Mavi Marmara katliamının da yıldönümüydü. Kimse oralı olmadı.

Sadece Gezi'nin değil Gezi ile birlikte 3. Köprü'nün, 3. Havalimanının da yıldönümüydü. Arada Marmaray bitirilip, hizmete açıldı, İpek Yolu faaliyete geçirildi.

Gezi'den bu yana Türkiye enerji pazarında hangi hamleleri yaptı? Azerbaycan ile doğalgaz, Kuzey Irak'la petrol anlaşması imzalandı. Haritada Asya ile Avrupa arasında bir köprü konumunda olan Türkiye üzerinden düne kadar bedava olan geçişler artık ücretlendirildi. Bağımsız bir politikayla hakkımız olanı almaya başladık.

Bunlardan hakkıyla kim bahsetti? Amerikan basını o tarihi anlaşmaları sanki Türkiye yaramazlık yapıyormuş gibi göstererek, "Bağdat'ın izni olmazsa bu iş olmaz" diyen ABD Dışişleri sözcülerinin açıklamalarını haber yaptı, bize de öyle servis ettirdi.

Oysa rahatsızlıkları bambaşka, Türkiye enerji pazarında ciddi rol kazandı, İsrail'in gazını değil TANAP'ı imzaladı. Bu arada İsrail'in Akdeniz'de çıkardığı her metreküp gaz, Türkiye ile anlaşma olmadığı için havaya uçtu.

Gezi'den bu yana Avrupa'nın göbeğinde kaç tane Gezi oldu? Hamburg başlı başına "Gezi'ydi" hatta daha fazlasıydı çünkü Alman polisi şehrin göbeğini "kurtarılmış bölge" ilan etti. Haftalarca sürdü olaylar, polis eylemcilerin çadırlarını iş makinalarıyla söktü, uluslararası haber ajansları tek kare görüntü geçmedi.

İspanya'da Barcelona kentinde de gezi tarzı olaylar vardı. Hem de sadece geçen hafta Sant semtinde başlayan değil geride bıraktığımız 365 gün içerisinde birden fazla yerde birbirine benzer halk olayları ve buna karşın polis şiddeti yaşandı.

1 Mayıs'ı unutmayalım. Erdoğan'a "cehenneme gitsin" diyen Almanlar, Berlin'de metro istasyonunda yani kapalı alanda göstericilerin yüzüne gaz sıkan Alman polislerini görmezden geldi.

İngiltere'de geçen yıl Haziran ayında Kuzey İrlanda'da yapılan G8 Zirvesini protesto edenlerin başlarına neler geldi, hatırlayın. Eski bir karakol binasının çatısına çıkan eylemci, üzerine gelen polislerden kurtulmak için aşağı atlamaya kalkmıştı.

Ve yine bu bir yıl içerisinde Mısır'da darbe oldu, Ukrayna'da darbe oldu, Tayland'da darbe oldu. Amerika ve Avrupa seçilmiş iktidarları devirip, seçilmiş liderleri hapse atan ya da sürgün eden sonra da yönetime geçen askerlerin yaptığına "darbe" bile diyemedi.

Özetle bir yıl önce Gezi ile başladıkları süreci 17 Aralık'la devam ettirdiler. Olmayınca şimdi "hadi bir şans daha" diyorlar. İşlerine gelmeyeni görmezden geliyorlar, işlerine geleni ise son bir umut zorladıkça zorluyorlar.

SON DAKİKA