Mustafa Taha Dağlı

Mustafa Taha Dağlı

30 Mart 2014, Pazar

Erdoğan’ın bayrak klibi gerçek oldu, Türk halkı “false flag”i yemedi bayrağı yerine astı

Tarihe geçen bir seçim süreci oldu. Dershane tartışmasıyla başladı, ulusal ve uluslararası boyutlu bir darbe girişimi haliyle gerçek yüzünü gösterdi.


Varılan nokta vahim. Casusluk. Vatan hainliği. Çünkü devletin gizli bilgilerini tüm dünyaya duyurdular. Belli ki Dışişlerindeki toplantının kaydı, sosyal medyaya yüklenmeden önce yani sıcağı sıcağına hem içerdeki ajanlarına hem de yabancı istihbarat birimlerine servis edilmiş.

Temel saldırı noktalarında hükümet, İrancılıkla suçlanıyor, El Kaide'ye destek vermekle itham ediliyor. Dinledikleri kayıtlarda buna dair tek bir cümle ya da yorum olmadığı halde sırf suçlu psikolojisiyle üste çıkabilmek umuduyla hala bu yalanı söylemeye devam ettiler.

Aslında Türk halkı yaşadığı kasabanın, ilçenin, şehrin belediye reisini seçecekti. Hangi aday daha iyi hizmet verir sorusunun akıllara bile gelmediği bir seçim süreci oldu.


Çünkü hedef belliydi, darbe yapmak. Bunun için her yolu meşru gördüler. Vatandaşın elinden seçim hakkını bile aldılar. Emirle, oy verilecek partiyi belirlediler. Bu emrin dışına çıkılmaması için de türlü oyunlara başvurdular.

Operasyonla başladılar. Vatan hainliği ile bitirdiler. Hepsinde hem içerden hem dışardan destekli çalıştılar.
17 Aralık'ta hem hükümeti "yolsuzlukla" suçladılar hem de işin içine Halkbank'ı sokup uluslararası boyut kazandırdılar.
Kimsenin bir araya getiremeyeceği ittifaklar kurdular. Amerikan gazeteleri ile dünün dindar yayın organları aynı dili kullandılar. Daha düne kadar birbirlerinden nefret eden kutuplar aynı meydanlarda saf tuttular.

Gelelim bu meselenin dünya yansımalarına. Washington Post'tan, Rus medyasına kadar her yerde "False Flag War" yorumları yapıldı. Yani savaş çıkarmak için gerekçeni kendin uyduracaksın. Tıpkı Amerika'nın Vietnam'da, 11 Eylül'de, Afganistan'da, Irak'ta yaptığı gibi.

Gizli Suriye toplantısıyla Türkiye'nin "false flag" yoluyla kendi ürettiği bahanelerle savaş çıkaracağını ve bu sayede Suriye'yi seçim malzemesi yapacağını iddia ettiler. Bu uğurda devletin güvenliğini hiçe sayarak vatan hainliğinden kaçınmadılar.

False Flag bir Amerikan metodudur. Yakın tarihteki en bilinen örneği de Amerika'nın 11 Eylül tezgahıyla Afganistan'ı işgal etmesidir.
Hükümetin böyle bir yöntemle kurtulma planı hazırladığını iddia ettiler.

Amaçları buydu ancak geri tepti. Sandık gösterdi ki kendi kurdukları tuzağa kendileri düştüler.
Aslında Amerikan işi olan "false flag" metodunu kendilerinin kullandıkları ortaya çıktı. Hükümet devirmek için kendi ürettikleri bahanelerle halkın aklını bulandırmaya bu sayede sivil iktidarı alt etmeye çalıştılar.

Ama bizim halkımız darbeleri, darbe girişimlerini iyi bilir. 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat darbelerinde sivil iktidarlara müdahale edilirken önlerinde sandık yoktu. Şimdi ise tam da darbe girişimi sırasında darbecilere en güzel tokadı atabilecekleri bir sandık vardı önlerinde. Türk halkı seçme hakkını kullandı, sivil iktidara yönelik indirme, devirme bombardımanını bertaraf etti.

Neticede "false flag operasyonu", Türk bayrağının yere indirilmeye çalışılmasıydı. Tıpkı Başbakan Erdoğan'ın kendi sesiyle okuduğu istiklal marşı klibinde olduğu gibi Türk halkı bayrağı doğru yere astı.



SON DAKİKA