Mehmet Metiner

22 Kasım 2013, Cuma

Her duyduğunu anlatırsan günahkâr olursun!

Elinde delilin yoksa konuşmayacaksın, ispat edemeyeceğin hiçbir iddianın sahibi olmayacaksın. Peygamberimiz ne güzel buyurmuş: “Her duyduğunu anlatman günah olarak sana yeter.” Sorun da burada…

İslam dini, insaniyet dinidir. İnsanlığı olmayanın inancı da olmaz. İslam insan onurunu korumak için ahlaki öğütlerde bulunmuştur. Öğüt denildiğine bakmayın, bunlar basbayağı emirdir. Bir Müslüman'ın nerede durması gerektiğini ihtar eden bu ahlaki emirler aynı zamanda insanın haysiyetini de muhafaza altına almayı öngörür. Kendi onurunu düşünenler başkalarının onuruyla oynamazlar. Başkalarının onurunu beş paralık edenlerin kendileri insanlık katında beş paralıktırlar. Kendisine yapılmasını istemediğini bir şeyi başkasına yapanların inancından da, insanlığından da kuşku duyulur. Kendisi için istediğini bir başkası için istemeyen birinin erdeminden söz edilemez. İslam gıybeti haram kılar. Nedir gıybet? Başkasının aleyhinde atıp tutmaktır. Başkasının ayıplarını, kusurlarını ve eksikliklerini dile dolamaktır. Başkasında olanı orada burada anlatıp durmaktır. Kutsal kitabımız bu eylemi "kardeşinin etini yemek" biçiminde tanımlar.

Başka bir deyişle, çirkin bir günah olarak niteler. Sormuşlar: "Ama biz yalan olanı söylemiyoruz ki, o kişide olanı anlatıyoruz, niye gıybet yapmış olalım ki?" Cevap anlayan için derinliği olan bir insanlık ahlakına vurgu niteliğindedir: "Anlattığınız yalan olsaydı iftira olurdu." Gıybet ile iftira arasındaki çizgiyi bilmeyenin inancından da, insanlığından da, ahlakından da kuşku duyulur elbet. İftira gıybetten çok daha çirkin bir günahtır. Hatta ceza-i müeyyidesi olan bir büyük günahtır. İslam hukukuna göre iftira atana seksen sopa vurulması öngörülür. İftira, hiç bilmediğin bir konuda, elinde delil olmadan bir başkası hakkında konuşmaktır. Bir başkasının onuruna dil uzatmaktır. "Çamur at, tutmazsa izi kalır!" anlayışıyla hareket edenler gıybet sınırını çoktan arkalarında bırakıp iftira gayyasına yuvarlanmış kimselerdir. "Duydum ki öyle diyorlar!" diye konuşanlar kendi inançlarını ve ahlaki duruşlarını yeniden gözden geçirmelidirler. İslam inancında bir başkasının ayıbını ve kusurunu araştırmak yoktur. Tecessüs haramdır. Başkasının gizlisini-saklısını didiklemeye dönük her çaba büyük bir günahtır. Bunu faş etmek de daha büyük bir günahtır. Diyelim ki elinde hiçbir delil yok. Sadece duyduklarından hareket ederek bir başkası hakkında yargıda bulunuyorsun. Duyduklarına elinde hiçbir delil olmadan doğruymuş muamelesi yapıp aktarımlarda bulunuyorsun. Bu durumda sen gıybetin, iftiranın ve tecessüsün alanlarında boyuna dolaşıp günah işleyen birisindir. Bu tıynette olan birine İslam inancında itimat edilmez.

Böylelerinin sözlerine de itibar edilmez. Tecessüs sonucu elde edilen bir bilgi ancak sahibini manen mesuliyet altına sokmakla kalmaz, aynı zamanda onun güvenilmez biri olduğu sonucunu da beraberinde getirir. "Diline sahip ol!" öğüdü boşuna yapılmamıştır. Dil insanı inancından da eder, onurundan da. Başkasının onuruna tecavüz etmekte hiçbir beis görmeyenin onur bahsinde sınıfta kaldığına hükmedilir.

Nefsine yenik düşmeyeceksin. Düşmanın bile olsa hakkında konuşurken yalan söylemeyeceksin. Elinde bilgi ve belge olmadan asla karalama yoluna gitmeyeceksin. Gıybet edersen manen eksilirsin. İftira edersen insanlığa karşı suç işlemiş olursun. Çünkü gıybet ve iftira haysiyet cellatlığı anlamına gelir. Sırf sevmiyorsun diye bir insanın haysiyetine laf edersen, onu itibarsızlaştırmaya çalışırsan bil ki sen inancında da eksiksin, insanlığında da… Ahlaken de düşüksün… Bir Müslüman'ın karakteristik vasfı, düşmanlarına karşı dahi adaletli olmasıdır. Adaleti olmayanın inancı da yoktur, insanlığı da… Çoklarımız nedense bütün bu işleri günah olarak görmüyor. Sabahtan akşama kadar dedikodu yapanlar, gıybetle yetinmeyip iftira silahını namertçe kullananlar kendilerini sorgulamalıdırlar asıl.

İnançlarını ve ahlaki duruşlarını sorgulamalıdırlar. Kibir günahtır. Kıskançlık da şeytanın özelliğindendir. Bir başkasını kıskandığın için şayet onun haysiyetini lekelemeye çalışmayı marifet sanıyorsan bil ki sen ahlaken düşük bir yerdesin. Hem kıskanç olduğun için, hem de gıybet, iftira ve tecessüs vadisinde at koşturduğun için… Bilesiniz ki ey dostlar, kibir, kıskançlık, gıybet, iftira ve tecessüs gibi haram kılınan günahlar sadece bireysel günahlar değildir. Çünkü bu günahların yol açtığı yıkım toplumsal niteliktedir. Evet, bu tür günahların neden olduğu yıkımın adına fitne denir. Fitne ise katilden beterdir. Şunu demek istemiyorum ey dostlar, hiç mi bir başkasını eleştirmeyeceğiz, hiç mi bir başkasına buğz etmeyeceğiz?

Eleştireceğiz elbette, buğz edeceğiz elbette… Ama bunu yaparken ayaklarımızı kendi ilkelerimizden ayırmayacağız zinhar. Varsa elimizde bir sağlam delil öyle konuşacağız. İspatlı konuşacağız. En önemlisi de ıslah amaçlı konuşacağız. Elinde delilin yoksa konuşmayacaksın, ispat edemeyeceğin hiçbir iddianın sahibi olmayacaksın. Peygamberimiz ne güzel buyurmuş: "Her duyduğunu anlatman günah olarak sana yeter." Sorun da burada… Ayetlerin ve hadislerin sana çizdiği çerçevenin dışına çıkıp günah avcılığına çıkıyorsan en büyük günahı sen işliyorsun demektir.

Bilesin ki ey pusuda bekleyen mücrim avcı, aynı yöntemle senin için de her şey söylenebilir. Onurunu ve kişiliğini yerle bir eden dedikodular imal edilebilir, iftira makinesi utanmazca çalıştırılabilir. Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi sen asla bir başkasına o yüzden yapmamayı ahlaki bir ilke olarak baş tacı edinmelisin. Ey nefsim bu sözlerimin tümü sanadır. Çünkü siyasetin gayya kuyusunda bu tür manevi hastalıklar çokça vardır. Hz. İsa efendimiz ne güzel demişler: "İçinizde ilk taşı hiç günah işlemeyen atsın!" Peygamberimiz gerçek Müslüman'ı bakınız ne güzel tarif ediyor: "Müslüman ol kişidir ki bir başka kardeşi onun elinden ve dilinden selamette kalır!" Dil temizliği önemli. Dilinden selamette olmak çok çok önemlidir. Çünkü o dildir asıl fitneye sebebiyet veren. Ve fitne toplumsal bir büyük günahın adıdır. Katilden beter bir günahın…

SON DAKİKA