|
|
Bu duruma nasıl geldik?
Yerlilerin neden piyasaya gelmediğine ve yabancıların bu iştan nasıl kazançlı çıktığına şu yanıtlar verilebilir: * Yerlilerin bu işe kisisel bazda başladılar. Kurumsal yatırımcılar yoktu. Sonradan oluşturulan A tipi yatırım fonlarının boyutu da çok küçük kaldı. Performansları yatırımcıya cazip gelmedi. Dolayısıyla kurumsal ayak üzerinden gelişme, büyüme ve kazanç elde etme olanağı olamadı. Kişisel yatırımcıların hisse senedi yatırım kültürü ya yoktu veya çok azdı.Borsaya yatırım amacıyla gelen yatırımcılar olduysa da, bunları, sayıları çok olan ve ayakta kalma mücadelesi veren aracı kurumlar, günlük al-sat'a yöneltti. Seans salonları tecrubesiz yerli yatırımcıları oyuncu yaptı. Bu durum borsayı çok kısa vadeli bir yatırım arenası haline getirdi. Halbuki hisse senedi piyasası uzun vadeli bir piyasa. Kısa vadede ancak çok az insana para kazandırır. * 1990 yılı büyük patlaması, toplumun ve tüm kesimlerin ilgisini borsaya yöneltti. Bazı kesimler sanki borsayla yeni bir altın madeni bulmuş gibi, hiçbir hesap kitap yapmadan, bu işin içine kendini attı. Aracı kuruluş ön izinleri için Hazine'nin, nihai izin için SPK'nın onayı gerekiyordu. Hazine her başvurana ön izni verdi. SPK da, Hazine'nin izin verdiği kuruluşları geri çeviremedi. Bir ara, borsada işlem gören hisse senedinden daha çok aracı kurum faliyet gesterdi. Tabii, 1990 sonrası işlerin daralmasıyla aracı kurumlar da 1994 krizinde dökülmeye başladı. 17 kurum müşteri emanetlerini satmış ve parasını kullanmış olarak battı. Sayıları 60 bine yaklaşan yatırımcılar mağdur hale geldi. Batırılan para miktarının ise 200 milyon dolarin üzerinde olduğu hesaplanmıştı. Sistem halen batan aracı kurumların mağdurlarının alacağını teslim edebilmiş değil. 13 batak aracı kurum alacaklıları 11 yıl sonra hala adaletin yerine gelmesini bekliyor.
|