Mehmet Metiner

24 Şubat 2014, Pazartesi

Paralelcilerin yurtları kin ve nefret yurduna dönüştü…

İFTİRALARIN BİNİ BİR PARA…
Başbakanımız Kütahya mitinginde açıkladı.
Tüyler ürperticiydi aktardıkları.
Her birimizin duyup da inanmadığı şeylerdi.
Paralelcilerin yurtlarında kalan kız öğrenciler Sivas'ta Başbakanla görüşmüşler.
Başbakana aktardıkları özetle şu:
"Geceleri ablalar size beddua edelim diye bizi yataklarımızdan kaldırıyorlar."
Beddua seansları…
Anadolu insanlarının güvenip evlatlarını yolladıkları yerde yapılıp edilenlere bakın hele…
Bir Müslümanın bir Müslümana asla reva görmeyeceği bir uygulama adeta ibadet aşkıyla yaptırılıyor…
Apaçık bir baskı uyguluyorlar…
Herkesi hizaya sokmaya çalışıyorlar…
Başlarını sokacak başka bir yer bulamayacağı korkusuyla orada bulunan kız çocuklarına zorla dayatmalarda bulunuyorlar…
Üstelik o kız çocukları kaldıkları yurtların paralarını da kendileri verdikleri halde bu zulme ve dayatmaya maruz bırakılıyorlar…
"Otoriterlik" bahsinde Başbakana yüklenenler bu olay karşısında ne derler acaba?
Pansilvanya'daki şahsın bir sözünü emir telakki edenlerin davranışlarını "demokratlık" biçiminde yutturmaya çalışanların niyetlerini bir kenara bırakıyorum şimdilik…
Paralel yapının yurtlarında tam bir dayatma var…
Öğrenciler büyük bir baskı altında…
Hele kendileri gibi düşünmeyen, ama o yurtlarda çaresiz kalmak durumunda olan kızlarımız büyük bir endişe içinde…
Tepki gösterdiklerinde başlarına nelerin geleceğini bile kestiremiyorlar…
Ama buna rağmen tepki gösterme cesaretinde bulunuyorlar…
Bakınız size ben de bir örnek vereyim…
Yer Afyon….
Paralelcilerin kız öğrenci yurdu…
Yurdun giriş kapısının önüne derme çatma bir dergi bırakıyorlar…
Tomar tomar…
Ücretsiz…
"Ne değişti arkadaş!
17 ARALIK YOLSUZLUK VE RÜŞVET
İddialarından önce NEREDEN
İddialarından sonra NEREYE"
Evet, dergi denilen o paçavranın başlıkları böyle…
Derginin içinde bana da verip veriştiriyorlar…
Sözlerimi çarpıtarak….
İşte derginin içindeki ilgili kısım…
Başbakan Yardımcımız Beşir Atalay ve benim fotoğrafım verilmiş…
Her iki fotoğrafın altına da şu başlık atılmış:
"Öcalan'a övgü dolu sözler"
Beşir Atalay: "Beğenin ya da beğenmeyin Öcalan Kürtlerin lideridir."
AKP Milletvekili Mehmet Metiner:
-Öcalan, Türkiye'nin demokrasisine katkı sağlıyor.
-KCK paralel yapı değil.
-Öcalan sağlam durdu.
Vay be!...
Bunlar Müslüman, ama iftira atmakta hiçbir beis görmüyorlar…
Sözleri çarpıtmakta hiçbir sakınca görmüyorlar.
Yeter ki amaçlarına ulaşabilsinler!
Amaçlarına ulaşmak için belli ki her yolu mubah gören bir anlayışa sahipler.
Bunlar için Haşhaşiler dediğimizde de kızıyorlar.
Tarihteki Haşhaşilere bakınız, bir de bunlara, ikisi arasında çalışma usul ve esasları bakımından bir fark görürseniz, işte o zaman kızmakta haklısınız deriz…
Beşir Atalay defalarca böyle bir beyanının olmadığını söyledi.
Ama buna rağmen Atalay'a iftira atmaya devam ediyorlar.
Ben bu sözlerimi defalarca izah ettiğim halde çarpıtmaya devam ediyorlar.
KCK'yı o Haşhaşiler gibi devlet içinde örgütlenmiş bir paralel yapı olarak görmediğimi söylüyorum ben, ama onlar kalkıp KCK'yı paralel devlet olarak görmediğimi iddia ediyorlar.
Hadi bir kez daha söyleyeyim: KCK kendini devlete alternatif olarak konumlandırmış devlet dışı bir devlet yapılanmasıdır…
Öcalan'ın çözüm sürecinde sağlam durarak pek çok oyunu bozduğunu söylüyorum ben, ama o paralelciler Öcalan'ın sağlam durduğunu söylediğimi varsayarak başka bir niyetle vurma yoluna gidiyorlar…
Öcalan'ın gerek gezi ve gerekse 17 aralık darbe süreçlerinde PKK/BDP kitlesini sokağa çekip terörize etmek isteyenlerin oyununu bozduğunu, Nevroz'da verdiği mesajlarla da hem demokratikleşme, hem de barış sürecine katkı sunduğunu söylüyorum, ama onlar kalkıp sözümün orasını burasını kesip çarpıtma yoluna gidiyorlar…
Ve buradan Öcalan'a övgü gibi amacı belli bir kara propağanda örneği sergiliyorlar…
Sevsinler sizin Müslümanlığınızı…
Sizi gidi takiyyecilerler sizi!
Sizi gidi Haşhaşiler sizi!
Biz paralel yapının çözüm sürecini sabote etmeyi amaçladığını söylediğimizde burun kıvıranlara duyururuz: Bu paçavradaki yayının mantığı bile bunu apaçık ortaya koymuyor mu?
Hala Şefkat Tepe gibi dizilere devam eden paralelcileri görmeyen o birilerinin gerçekte kimlerin elemanı olduklarını söylemeye bile gerek yok.
O dergi diye bırakılan paçavranın bir diğer kısmında da Başbakanımıza yönelik ağır bir saldırı var.
İki fotoğraf koymuşlar.
Biri Başbakanımıza ait, ötekisi Çetin Doğan Paşaya…
Başbakan:
"Acırsanız, acınacak hale gelirsiniz."
Çetin Doğan:
"Acımak yok, tepeleme var."
Ne farkı var? Sorusuna ise şu cevabı veriyorlar:
"Dün yere göğe sığdırılamayan eğitim gönüllülerine bugün neler neler söyleniyor. Hakaretler ediliyor."
El insaf yani!
Hem kendiniz iftira edeceksiniz!
Hem kendiniz hakaretler yağdıracaksınız!
Firavun, diktatör, Karun türünden hakaretler yağdıracaksınız!
Beddua seansları düzenleyeceksiniz!
Daha düne kadar övgü üstüne övgü yağdırdığınız Başbakana ve hükümetine bunu yapacaksınız, sonra da kalkıp böyle konuşacaksınız!
Bir de siyasetle işimiz yok yalanına sarılacaksınız…
İyi ki siyasetle işiniz yokmuş!
Bir de siyasetle uğraşsanız, kimbilir neler yaparsınız neler!
Bediüzzaman Said Nursi'nin adını kirlettiniz.
"Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yok!" diyen o büyük üstadın misyonuna gölge düşürdünüz.
İşiniz gücünüz husumet sizin…
Kime muhabbet duyduğunuz ise besbelli…
Kişi sevdiğiyle beraberdir…
Paralelcilerin yurtları ne yazık ki kin ve husumetin yurtlarına dönüşmüş…
Muhabbetin fedaileri olması gerekenler husumetin namertlerine dönüşmüş…
Yazıktır, ayıptır dostlar!
Bari düşmanlığınızda mert olun ki size saygı duyalım…




SON DAKİKA