Aşk hayatınız sürekli tıkanıyor mu? Belki de farkında olmadan kendinizi sabote ediyorsunuz! Psikolog Mark Travers'e göre, çoğumuz üç tehlikeli alışkanlık yüzünden gerçek aşkı hayatımıza çekemiyoruz. Bu alışkanlıklar sizi yalnız bırakıyor ve ilişkilerinizin derinleşmesini engelliyor. Peki, siz de bunları yapıyor olabilirsiniz? İşte uzmanların dikkat çektiği o kritik hatalar ve aşkı hayatınıza davet etmenin yolları!
Aşk, çoğu zaman karmaşık bir oyun gibi görünür ve bir türlü doğru adımı atamamak, insanları duygusal olarak zorlayabilir. Psikolog Mark Travers, insanların farkında olmadan sevgiyi hayatlarına sokmalarını engelleyen üç temel alışkanlığı açıkladı. Travers'a göre, bu alışkanlıklar kendimizi koruma içgüdüsünden kaynaklansa da, uzun vadede ilişkilerde yakınlık ve samimiyetin önünü tıkayabilir.
1. SEVİLMEYE İZİN VERMEMEK
Geçmişte yaşanan kalp kırıklıkları veya çevrede gözlemlenen olumsuz ilişkiler, insanı kendini koruma mekanizması geliştirmeye iter. Psikolojik araştırmalar, özellikle "kaçınan bağlanma" stiline sahip kişilerin, partnerleriyle duygusal yakınlık kurmada zorlandığını ortaya koyuyor. 2022'de yapılan bir çalışmada, kaçınan bağlanma stiline sahip bireylerin, partnerleriyle daha az samimi oldukları ve ilişkilerinde duygusal bağın zayıf olduğu görüldü.
Ancak bu durum, kalıcı bir kader değildir. Travers, farkındalık ve bu alışkanlığın kabulünün, sevgiye yer açmak için atılacak ilk adım olduğunu belirtiyor. Ayrıca, çiftlerin sorunları birlikte ele alması ve duygusal olarak birbirini desteklemesi, mesafeli bireylerin de güvenle açılmasına yardımcı olabilir.
Uzun dönemli bir araştırmaya göre, ilişkilerin başlangıcında yaşanan yoğun duygusal bağlılık, kıskançlık, kontrol ve çatışmaları da beraberinde getiriyor. Ancak yıllar geçtikçe, ilişkiler daha dengeli, destekleyici ve güvene dayalı bir hal alıyor. Bu nedenle, aşkın doğal bir şekilde evrilmesine izin vermek, gerçek samimiyeti yakalamanın anahtarıdır.
3. "HAZIR OLMADAN" SEVGİYE KAPI AÇMAMAK
Birçok kişi, duygusal olarak tamamen iyileşmeden veya kendini "tamamlanmış" hissetmeden ilişkiye başlamanın yanlış olduğunu düşünüyor. Bu yaklaşım sorumlu gibi görünse de, aslında bir tür kendini koruma mekanizması olabilir.
Psikoloji araştırmaları, yakın ilişkilerin hem stresle başa çıkmada hem de bireysel gelişimde önemli bir rol oynadığını gösteriyor.
Sağlıklı bir ilişki, zor zamanlarda güvenli bir liman, normal zamanlarda ise kişisel gelişim için güvenli bir zemin sağlar. Bu, hem birlikte büyümeyi hem de bireysel gelişimi destekler. Dolayısıyla, tam anlamıyla "hazır" olmayı beklemek yerine, ilişkilerde büyüme ve iyileşmenin paralel yürüyebileceğini kabul etmek önemlidir.
Aşkı sabote eden bu alışkanlıklar, çoğu zaman farkında olmadan gelişir. Ancak farkındalık ve küçük bilinçli adımlar, sağlıklı ve derin bir bağ kurmayı mümkün kılar. Kendinizi geri çekmek, fazla analiz yapmak veya hayal kırıklığından korkmak yerine, bu alışkanlıkların farkına vararak farklı tepkiler vermek, daha güvenli ve tatmin edici bir ilişkiye kapı açabilir.