Güzellik kişiden kişiye değişen bir algı olsa da, "çirkin" olarak anılmak çoğu insanın kaçınmak isteyeceği bir tanım. Ancak tarihte bu algıyı kaderine dönüştüren tek bir isim var: Mary Ann Bevan. "Dünyanın en çirkin kadını" olarak tanınan Bevan, sıra dışı şöhretini dış görünüşü üzerinden inşa etti. Oysa hayatının ilk yıllarında son derece sıradan bir görünüme sahipti. Yaşadığı sağlık sorunları ve peş peşe gelen talihsizlikler, onu bambaşka bir noktaya sürükledi.
1900'lü yılların başında İngiltere'de yaşayan Mary Ann Bevan için hayat yolunda gidiyordu. Çiftçilik yapan Thomas ile evliydi ve dört çocukları vardı. Maddi sıkıntılar yaşasalar da aile olarak ayakta kalmayı başarıyorlardı. Ancak zamanla her şey beklenmedik bir şekilde değişti. Nedeni ilk başta anlaşılamayan bir rahatsızlık, Mary'nin dış görünüşünü dönüştürmeye başladı. Bir zamanların sağlıklı ve enerjik kadınının yüzü ve bedeni giderek değişiyor, tanınmayacak hale geliyordu.
1914'te eşinin ani bir felç geçirerek hayatını kaybetmesi, Mary için her şeyi daha da zorlaştırdı. Artık dört çocuğunun tüm sorumluluğu onun omuzlarındaydı. Ancak hastalığının ilerlemesiyle birlikte fiziksel görünümü ciddi şekilde değişmişti ve bu durumu nedeniyle iş bulması neredeyse imkansız hale gelmişti.
Umutsuzluğun eşiğine gelmişken, "Britanya'nın En Çirkin Kadını"nı aradığını duyuran bir yarışmanın ilanı Mary'nin karşısına çıktı. İçinde bulunduğu çaresizlikle bu yarışmaya katılmaya karar verdi. Hayatının seyrini değiştiren bu adımın ardından, dış görünüşü üzerinden şekillenen sıra dışı bir kariyerin kapısı aralandı.
Mary her zaman utangaçtı ve şekil bozukluğu, onun toplum içinde görülmekten daha da korkmasına neden oluyordu. Ancak çocuklarına bakacak parayı bulmanın başka bir yolu olmadığından Mary, çok büyük bir cesaret gerektiren bir şey yaptı: Kendisini "Dünyanın En Çirkin Kadını" olarak uluslararası üne kavuşturacak bir kariyere başladı.
Ve böylece, Mary Ann Bevan'ın hem sarsıcı hem de insanı derinden etkileyen sıra dışı yaşam öyküsü başlamış oldu…
HER ŞEY SON DERECE SIRADAN BAŞLAMIŞTI
Mary Ann Webster, 1874 yılında Doğu Londra'nın Plaistow semtinde, yoksul sayılabilecek bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Sekiz kardeşten biriydi ve kalabalık bir evde büyüdü. Hayatının ilk yılları büyük ihtimalle kolay geçmedi. Erken yaşlardan itibaren yoklukla ve zorluklarla iç içe yaşamak zorunda kaldı.
Mary, mütevazı bir çocukluk geçirmesine rağmen eğitimini tamamlamayı başardı ve 1894 yılında, henüz 20 yaşındayken hemşire olarak çalışmaya başladı. Bir süre sonra çiftçilik yapan Thomas Bevan ile tanıştı. Çift 1903 yılında evlendi. Bu evlilikten ikisi erkek, ikisi kız olmak üzere dört çocukları dünyaya geldi. Thomas'ın ani ölümüyle sarsılan aile için, 1914 yılına kadar hayat her şeye rağmen yolunda gidiyordu.
Ancak 1907 yılı civarında Mary'nin dış görünüşünde fark edilir değişimler başladı. Ellerinin ve ayaklarının, vücudunun geri kalanına oranla anormal şekilde büyüdüğü görülüyordu. Çenesi giderek irileşirken, kaşları, burnu ve elmacık kemikleri de zamanla daha keskin ve belirgin bir hal almaya başladı.
Garip görünüşü nedeniyle mümkün olduğunca diğer insanlarla temastan kaçınarak içine kapanık hale geldi. Ancak temizlikten kazandığı, kendisine ve ailesine yetecek kadar parayı zar zor sağlıyordu.
Çok geçmeden Mary, daha fazla para kazanmanın bir yolunu bulmak için farklı bir çözüm aramaya başladı.
MARY'NİN HASTALIĞI NEYDİ?
Artık Mary'nin hipofiz bezini etkileyen bir rahatsızlık olan akromegali hastalığına yakalandığını biliyoruz. Bu durum 19. yüzyılın başlarında fark edildi, ancak iyi anlaşılmamıştı ve tedavi edilemez olduğu düşünülüyordu (günümüzde akromegali erken teşhis edilirse başarıyla tedavi edilebiliyor).
1900'lü yılların başında Mary'ye ise kendisine yardımcı olabilecek hiçbir şey yapılamayacağı ve durumunun daha da kötüleşeceği söylendi. Çaresiz kalan Mary, "Britanya'nın En Çirkin Kadını"nı bulmak için düzenlenen bir yarışmaya katıldı. 200'den fazla başvuruyu geride bırakarak birkaç pound ve çok az kişinin sahip olmak isteyeceği bir ünvan kazandı.
19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında, tuhaf görünümlü insanların sergilenmesi gezici panayır ve sirklerde popüler bir çekim merkezi haline geldi. Bu gösterilerdeki en popüler ilgi çekici şey, çarpıcı derecede tuhaf olan insanlardı. Fil Adam Joseph Merrick, 19. yüzyılın sonlarında İngiltere'de profesyonel olarak bu işi yapan biri haline geldi.
En Çirkin Kadın yarışmasını kazandığında Mary Bevan, gezici panayır sahiplerinin dikkatini çekti ve onların şovlarında görünme şansı yakaladı.
Utangaç ve garip görünüşünden dolayı derin bir utanç duyan bir kadın için kolay bir karar olmasa gerek, ancak bu, çocuklarını geçindirmek için para kazanma şansı sunuyordu. 1915'te Mary, profesyonel olarak sirklerde ve panayırlarda gösteri yapıyordu.
DÜNYANIN EN ÇİRKİN KADINI OLARAK SİRKLERDE ÇALIŞMAYA BAŞLADI
Mary, küçük gezici karnavallarla Britanya'nın her yerini dolaştı. Sonra, 1920'de, hayatını değiştirecek bir İngiliz gazetesinde bir reklam gördü. Ve ilanda dünyanın en çirkin kadını aranıyordu. İlan, Avrupa ve Amerika'nın en popüler ve başarılı gezici sirki olan Barnum & Bailey Sirki'nin Avrupa temsilcisi Claude Bartram tarafından verilmişti.
Mary teklifi kabul etti ve New York'a gitti. Oraya vardığında, gazetelerin ön sayfalarında yer aldı ve "Dünyanın En Çirkin Kadını" olarak tanımlandı. 1922'de Britanya'ya dönmeden önce sirkte iki yıl geçirdi.
Geri döndüğünde çocuklarını özel yatılı okullara gönderebilecek kadar para kazanmıştı ve rahat bir hayat yaşayabilirdi. Yine de sirkle geçirdiği zamandan keyif almış gibi görünüyordu ve sonraki yılın çoğunu Britanya'nın dört bir yanındaki küçük panayırlarda seyahat ederek geçirdi.
Daha sonra Amerika'da kendisine yine kazançlı bir iş teklifi geldi ve Mary neredeyse bir yılını orada çalışarak geçirdi.
ÇALIŞMAYI BIRAKMADI
Mary, sonraki yıllarda Coney Island'da aralıklarla çalışmaya devam etti ve ardından başka yerlerde de yer aldı.
"Dünyanın En Çirkin Kadını" ünvanı uzun süre gündemde kaldı ve bir keresinde New York'taki bir güzellik salonunda kendisine "yeniden makyaj" yapıldığına dair bir gazete makalesine konu oldu.