Anıtkabir başta olmak üzere antik kentleri gezen, Türk bayrağı desenli oje tasarımıyla gittiği her yerde ilgiyle karşılanan Prensesin yakın zamandaki duraklarından biri de Türkiye İş Bankası ev sahipliğinde düzenlenen konferans oldu.
Şahsen, Japonya'ya karşı her zaman bir sempati beslemişimdir.
Belki Ertuğrul Fırkateyni'nin hüzünlü hikâyesinden, belki de Japon toplumunun nezaketine ve sadakatine duyduğum hayranlıktan...
Prenses Akiko Mikasa da mütevazı kimliği ve sempatik tavırlarıyla bu kültürün son temsilcilerinden. Babasından aldığı dostluk bayrağını sağlam bir şekilde taşıyan bir isim.
ilk yurt dışı seyahatini lise ikinci sınıftayken, dedesi Prens Mikasa'nın kuruluşunda rol aldığı Türk Japon Vakfı Kültür Merkezi'nin açılış töreni için Türkiye'ye olduğunu söyledi.
Dedesi Prens Mikasa'nın arkeolojiye olan ilgisiyle başlayan bu bağ, babası Prens Tomohito'nun kültürel projelerle büyüttüğü bir sevgiye dönüşmüş.
Şimdi ise Prenses Akiko, kendi anılarıyla bu mirası üçüncü kuşağa taşıyor. Onun Troya'da duyduğu hayranlığı, Kapadokya'da gökyüzünün ve taşların büyüsü karşısında hissettiği küçüklüğü, Kaman'daki kazılarda arkeolog Tahsin Özgüç ile dedesi arasında gözlemlediği dostluğu aktarırken sesindeki içtenlik, iki halk arasındaki bağın ne kadar sahici olduğunu gösteriyordu.
"TÜRKİYE BİZİM İÇİN ÇOK ÖZEL"
Konuşmasında Mikasa ailesinin üç kuşak boyunca Türkiye'ye gösterdiği ilgi, sevgi ve dostluğa ilişkin anekdotlar paylaşan Altes Prenses Akiko, 'Bugün Türkiye bizim için hala çok özel.
"2 ÜLKE ARASINDAKİ DOSTLUĞU NESİLLERE AKTARACAĞIM"
Dedem, babam ve benim üç kuşaktır taşıdığımız bu bağ, sadece bir aile hikâyesi değil Japonya ile Türkiye arasında insani, kültürel ve bilimsel bir köprü. Ben de ailemden devraldığım bu sorumluluğu, Türkiye ile Japonya arasındaki dostluğun gelecek nesillere aktarılması için sürdüreceğim' diyerek bu dostluğun geleceğe taşınmasındaki samimiyetini dile getirdi.