Karadeniz müziğinin, ilk akla gelen isimlerinden biri olan Volkan Konak, 31 Mart 2025 tarihinde Kıbrıs'ta konser verdiği sırada yaşamını yitirmişti. "Kuzeyin Oğlu" lakabıyla bilinen usta sanatçı Konak, bu amansız vefatıyla sevenlerini yasa boğmuştu. Peki Volkan Konak'ın ani ölümünün ardındaki acı gerçek neydi? İşte detaylar…
27 Şubat 1967'de Trabzon'un Maçka ilçesinde dünyaya gelen Volkan Konak; güçlü sesi, şiirsel şarkı sözleri ve modern düzenlemeleriyle Türkiye'nin en sevilen sanatçılarından biri haline gelmişti.
Karadeniz müziği ile özdeşleşen usta sanatçı, çocukluk yıllarını doğup büyüdüğü Maçka'da geçirmişti. Karadeniz'in doğası ve kültürü, onun sanatsal kimliğinin şekillenmesinde büyük rol oynamıştı.
Müziğe ve sanata olan ilgisi daha küçük yaşlarında gözlerinden okunuyordu Konak'ın. Lise eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul'a gelmiş ve Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'ndan mezun olmuştu.
1980'li yılların sonlarında profesyonel müzik kariyerine adım atan Volkan Konak, 1989 yılında ilk albümü olan "Suların Horon Yeri" ile müzik dünyasına giriş yapmıştı. Albüm, Karadeniz müziğinin geleneksel yapısını modern düzenlemelerle harmanlayan bir çalışma olmasıyla büyük bir ilgi çekmişti.
"KUZEYİN OĞLU" LAKABI BURADAN GELMİŞ…
Şarkılarında, konuşmalarında ve sanatsal kimliğinde düzenli olarak yer verdiği Karadeniz etkileri, ona bu lakabı getiren adımlardan biri olmuştu.
"Kuzeyin Oğlu" Volkan Konak'ın hem doğduğu topraklara duyduğu bağlılığını hem de sanatına Karadeniz ruhunu yansıtmasını ifade eden bir unvan olduğundan, yıllardır halk arasında bu lakap ile bir mahlas edinmiştir.
KUZEYİN OĞLU KUZEYDE TOPRAĞA VERİLDİ
Kuzey Kıbrıs'ta konser verdiği esnada sahnede geçirdiği kalp krizi ile hayatını kaybeden Volkan Konak, henüz 58 yaşındaydı.
ACI GERÇEK SEVENLERİNİ YASA BOĞDU
Sahnede fenalaşarak yere düşen Konak'ın hastaneye ulaştırıldığında ölü olduğu açıklanmıştı. Usta sanatçı, memleketi Trabzon'un Maçka ilçesindeki törenle defnedilmişti.
Henüz 58 yaşında hayata gözlerini yuman Türk müziğinin önemli isimlerinden biri olan Volkan Konak'ın vefatı, sevenlerini yasa boğdu.
GENÇ YAŞTA VEFATIYLA DERİN ÜZÜNTÜ YARATAN BİR DİĞER İSİM: UZAY HEPARI
1969 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Heparı, adını Ay'a ilk ayak basılan günden alıyordu. Müzikle tanışması küçük yaşlarda oldu. Halası Ova Sünder'in yönlendirmesiyle klasik müzik eğitimi aldı. Ancak Heparı'nın müziğe yaklaşımı akademik kalıpları aşan, duygusal ve sezgiseldi. Bu nedenle zaman zaman konservatuvar disiplinine ayak uydurmakta zorlandı. Buna rağmen İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano Bölümü'nden başarıyla mezun oldu.
POP MÜZİĞE "VİRTÜÖZ" ELİ DEĞDİ
1980'li yılların sonunda Garo Mafyan'ın İstanbul Gelişim Orkestrası'na katılan Heparı, bu dönemden itibaren pop müziğe yöneldi. Elektronik klavyeyle klasik müzik geçmişini sentezleyerek bambaşka bir tarz geliştirdi. 1989'da Zuhal Olcay'ın Küçük Bir Öykü Bu albümünde piyanist olarak yer aldı.
Asıl çıkışını ise 1990'lı yılların başında Sezen Aksu ile yaptı. Aksu'nun "Deli Kızın Türküsü" albümünde hem piyanist hem aranjör olarak çalışan Heparı, kısa sürede sektördeki en yetenekli müzik adamlarından biri olarak anılmaya başlandı. Ardından Levent Yüksel'in "Med Cezir", Sertab Erener'in "Sakin Ol!", Aşkın Nur Yengi'nin "Hesap Ver" gibi albümlerde kilit rol üstlendi.
SEZEN AKSU: "KALBİ PARMAK UÇLARINDA ATARDI"
Sezen Aksu, onun için "kalbi parmak uçlarında atan bir çocuktu" dedi. Heparı yalnızca bir aranjör değil, duyguyu sese dönüştürebilen bir iç müzisyendi. Sezen Aksu'nun sözleriyle; onunla çalışmak bir yoldaşlık, bir ruh alışverişiydi. Heparı, aynı zamanda söz yazımında da yer aldı. "Vazgeçtim", "Serserim Benim", "Kırık Vals" gibi şarkılar, onun müzikteki derinliğini ortaya koyuyordu.
Sadece Müzik Değil: Sinema Oyunculuğu da Denedi
1993 yılında Atıf Yılmaz'ın yönettiği Gece, Melek ve Bizim Çocuklar filminde oyuncu olarak da karşımıza çıktı. Canlandırdığı "Mehmet" karakteriyle beyaz perdede de dikkat çekti. Sanatın farklı dallarına duyduğu ilgiyi bu projeyle somutlaştırdı.
ARADAN GEÇEN 30 YILA RAĞMEN ETKİSİ SÜRÜYOR
Uzay Heparı, yalnızca bir dönemin değil, birçok kuşağın müziğine yön verdi. Onun düzenlemeleri, yarattığı armonik dokular, Türk pop müziğinde hâlâ eşsiz kabul ediliyor. Kısa ömrüne rağmen, adını taşıyan şarkılar ve anılarla yaşamaya devam ediyor. Müziğin "arka planındaki yıldız" olarak başlayan yolculuğu, bugün hâlâ sahnelerde, kulaklıklarda ve kalplerde sürüyor.
GENÇ YAŞTA ÖLÜMÜYLE HERKESİ YASA BOĞAN BİR DİĞER İSİM: BARIŞ AKARSU!
Türk rock müziğinin genç yaşta kaybettiği, ancak ardında derin izler bırakan sanatçılarından biri olan Barış Akarsu, kısa yaşamına rağmen milyonların gönlünde taht kurdu.
Sahne performansları, kendine has yorumu ve samimi duruşuyla Türkiye müzik tarihinde özel bir yere sahip olan Akarsu, özellikle 2000'li yıllarda popülerlik kazanarak geniş kitlelere ulaştı. Onun hayatı, müzik tutkusu, ailesi ve genç yaşta yaşadığı trajedi, halen sevenleri tarafından hatırlanıyor.
Barış Akarsu'nun isminin kökeni, onun yaşamına anlam katan önemli bir detaydır. Babası Selahattin Akarsu, verdiği bir röportajda oğlunun isminin kökenini şöyle anlatmıştır:
"Barış doğduğunda bizim evde Barış Manço, Cem Karaca, Zülfü Livaneli ve Ruhi Su'nun şarkıları çok çalınırdı, ama Barış'ın adının kaynağı UNESCO'dur. Barış'ın doğduğu yıl olan 1979'da UNESCO, o yılı 'çocuk yılı' ilan etmişti. Ben de çocuklar barışı temsil ettiği için oğlumun adının 'Barış' olmasını istedim. Oğlumun başarılarıyla en büyük gururu yaşadım, kaybıyla da en büyük acıyı."