'Selvi Boylum Al Yazmalım', 'Sultan', 'Kara Gözlüm', 'Vesikalı Yarim' ve sayısız filme imza atan Yeşilçam'ın usta oyuncusu Türkan Şoray, yıllar geçmesine rağmen hala gönüllerdeki yerini koruyor. Sadece oyunculuğu ile değil güzelliğiyle de zamana rest çeken 'Sultan', son olarak sosyal medya hesabında paylaştığı yeni fotoğraflarla övgü yağmuruna tutuldu!
Yeşilçam'da sayısız filme imza atarak adını altın harflerle sinema dünyasına yazdıran Türkan Şoray, sadece oyunculuk kariyeriyle değil, güzelliğiyle adından söz ettiriyor.
Instagram hesabından sık sık paylaşım yaparak sevenleriyle etkileşim kuran 'Sultan' son olarak yeni kareler paylaştı.
Yeşilçam ustası, 'Yazdan' notunu düştüğü paylaşımlarını peş peşe sıraladı.
Usta oyuncu kısa sürede takipçilerinden, 'hala çok güzelsin', 'Yeşilçam'ın en güzel kadını', 'asrın kadını' şeklinde birçok yorum aldı.
Peki usta oyuncunun hayatına dair bilinmeyen pek çok özelliğini daha önce duymuş muydunuz?
Türk sinemasının unutulmaz ismi, Yeşilçam'ın 'Sultan'ı Türkan Şoray, sinema tarihine adını altın harflerle yazdırdı. 28 Haziran 1945'te İstanbul'da doğan usta oyuncu, tam 222 filmde rol alarak dünyanın 'en çok film çeviren' kadın oyuncusu unvanına sahip oldu.
Şoray, sadece oyunculuğu ile değil, aynı zamanda senaristlik, yönetmenlik ve yazarlığıyla da sanat camiasında fark yarattı. İlk sinema deneyimini 1960 yılında "Köyde Bir Kız Sevdim" filmiyle yaşayan Şoray, kariyerindeki ilk ödülünü ise 1964 yılında "Acı Hayat" filmiyle kazandı.
Altın Portakal Film Festivali'nde dört kez "En İyi Kadın Oyuncu" ödülüne layık görülen sanatçı, 1991 yılında devlet sanatçısı unvanını aldı. Aynı zamanda UNICEF iyi niyet elçisi olan Şoray, eğitime verdiği destekle de tanınıyor.
Fatma Girik, Filiz Akın ve Hülya Koçyiğit ile birlikte "Yeşilçam'ın Dört Yapraklı Yoncası"ndan biri olarak kabul edilen usta oyuncu, sinema dışında yönetmenliğe de el attı.
"İYİ SENARYOLAR GELMİYOR"
2018'de verdiği bir röportajda "Önüme iyi senaryolar gelmiyor" diyerek oyunculuğu bıraktığını açıklayan efsane sanatçı, bugün hala sevenleri tarafından büyük bir sevgi ve saygı ile anılıyor.
LALE BELKIS
28 Kasım 1938'de İstanbul Eyüpsultan'da dünyaya gelen Belkıs'ın asıl adı Belkıs Durmaz'dır. Babası Çanakkale Savaşı'nda muhabere subayı İsmail Durmaz, annesi Hacer Hanım'dır.
Osmanlı döneminde gemi kaptanı olan dedesinin denizci geçmişi, onun adeta kaderine yön vermiştir. Ailenin altıncı ve son çocuğu olan Belkıs, 12 yaşına kadar Eyüp'te büyüdü; bu döneme dair anılarını "Doğduğum Ev" adlı şarkısında ölümsüzleştirdi.
1966 yılında "Ölüm Tarlası" filmiyle Yeşilçam'a giriş yapan Belkıs, kısa sürede dönemin dikkat çeken isimlerinden biri haline geldi.
Genellikle kışkırtıcı, frapan ve fettan kadın karakterleriyle izleyicinin hafızasında yer eden sanatçı, 1970 yılında "Kalbimin Efendisi" filmiyle 7. Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü kazandı. 1984 yapımı Atıf Yılmaz filmi "Dağınık Yatak" ise onun sinema kariyerinin en önemli yapıtlarından biri oldu.
Sinemanın yanı sıra müzikle de ilgilenen Lale Belkıs, 1967'den itibaren sahneye çıktı; İngilizce ve Fransızca şarkılar seslendirdi. İstanbul'un seçkin gece kulüplerinde sahne alan sanatçı, aynı zamanda Sophia Loren ve Ava Gardner gibi isimleri Türkçeye dublajladı.
İkinci eşi yönetmen Yalçın Otağ'ı 2014'te kaybeden Belkıs, anılarını "İpek Çoraplar" adlı kitabında kaleme aldı. Bugün yaşamını Moda ve Datça arasında sürdüren sanatçı, hâlâ Yeşilçam'ın en zarif ve en "tehlikeli" kadınlarından biri olarak anılıyor.
YEŞİLÇAM'IN FİLMLERİ ARATMAYAN HİKAYESİYLE BİR DİĞER İSMİ: HİKMET TAŞDEMİR!
Yeşilçam'ın unutulmaz "kötü adam" karakterlerinden biri, siyah gözlükleri, uzun paltosu ve sert mizacıyla hafızalara kazınan Hikmet Taşdemir, 82 yaşında hayatını kaybetti. "Parmaksız kabadayı" lakabıyla tanınan usta oyuncunun sinema kariyeri, tam anlamıyla bir film senaryosu gibi...
1971 yapımı Baba filmiyle sinemaya adım atan Hikmet Taşdemir, uzun yıllar boyunca sayısız yapımda kabadayı, mafya babası, zorba ve korkulan adam rollerine hayat verdi. Ancak onu Yeşilçam'ın ikonik karakterleri arasına sokan asıl hikâye, yıllar önce yaşadığı bir iş kazasıyla başladı...
"Bir elektrik fabrikasının motor kısmında çalışıyordum. Parmağımı preste kaybettim," diyen Taşdemir'in hayatı bu kazayla kökten değişti. Yaralı eliyle dolaşırken ellerini hep cebinde saklayan Taşdemir, bir gün tesadüfen gittiği bir doktor ziyareti sırasında Yılmaz Güney ile karşılaştı. Bu karşılaşma, onun hayatının dönüm noktası olacaktı.
Taşdemir, o anı şöyle anlatmıştı:
"Askeri okulda okuduğum dönemde tanıdığım Doktor Yıldırım Aktuna'yı ziyarete gittim. Meğer Yılmaz Güney'in de doktoruymuş. Elim hep cebimdeydi. Güney bana dönüp, 'Elini cebinden çıkartsana,' dedi. Çıkardım, parmaklarımı görünce, 'Parmaksız bir kabadayı rolü var, tam sensin!' dedi. İşte her şey o anda başladı."
Hikmet Taşdemir, Kemal Sunal'ın başrolünde yer aldığı efsanevi Korkusuz Korkak filminde canlandırdığı Gaddar Kerim karakteriyle geniş kitlelerin tanıdığı bir yüz haline geldi. Ardından Umudumuz Şaban'daki Mardinli Arif ve Tatar Ramazan filmindeki Cıbıl Halil rolleriyle Yeşilçam'ın en korkulan ve unutulmayan karakterlerini oynadı.