Yeni bir araştırma, yaygın olarak tüketilen bir içeceğin kalp-damar sağlığı üzerinde önemli faydalar sağlayabileceğini ortaya koydu. Çalışmaya göre bu meyve suyu, tansiyonun düşürülmesine yardımcı olurken vücutta iltihaplanmayı da azaltabiliyor.
Bilim insanlarının yaptığı yeni bir araştırma, yaygın olarak tüketilen bu içeceğin tansiyon ve iltihaplanma üzerinde olumlu etkiler yaratabileceğini ortaya koydu.
Kalp-damar hastalıkları,her yıl görülen ölümlerin yaklaşık dörtte birinden sorumlu. Koroner kalp hastalığı, felç, kalp yetmezliği ve ritim bozuklukları gibi pek çok rahatsızlık bu gruba giriyor.
Bu tür hastalıkların kontrol altına alınmasında ilaç tedavisi önemli bir yer tutsa da uzmanlar, sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı değişikliklerinin de büyük rol oynadığına dikkat çekiyor.
Molecular Nutrition and Food Research dergisinde yayımlanan çalışmada, portakal suyunun kalp sağlığı üzerindeki etkileri incelendi. Brezilya'daki Sao Paulo Üniversitesi'nden araştırmacılar, portakal suyunun yüksek tansiyonla ilişkili genlerin baskılanmasına yardımcı olduğunu belirledi. Yüksek tansiyon, felç ve kalp krizi gibi ciddi sağlık sorunlarının başlıca risk faktörleri arasında yer alıyor.
Araştırmada ayrıca portakal suyunun, damarları daraltarak zarar veren ve tehlikeli plak oluşumuna yol açabilen iltihaplanmayla ilişkili genler üzerinde de olumlu etkiler gösterdiği tespit edildi.
Bunun yanı sıra yağ metabolizmasından sorumlu genlerin daha aktif hale geldiği, böylece vücudun yağı daha verimli şekilde işleyip depolayabildiği belirtildi.
Çalışmanın ilk yazarı Layanne Nascimento Fraga, portakal suyunun iltihaplanma, oksidatif stres, tansiyon ve lipid metabolizması gibi temel kardiyometabolik göstergeleri iyileştirdiğini ifade etti. Araştırmada portakal suyunun toplamda 1.705 gen üzerinde etkili olduğu, bu genlerin yüzde 98'inin baskılandığı kaydedildi.
Araştırmacılar sonuç bölümünde, portakal suyunun gen ifadesini düzenleyerek tansiyon kontrolü, yağ metabolizması ve iltihaplanma gibi süreçlere katkı sağladığını ve bunun kalp-damar sağlığı açısından önemli bir potansiyel taşıdığını vurguladı. Ayrıca bu etkilerin bireylerin vücut ağırlığına göre değişebileceği, bu durumun kişiye özel beslenme önerileri açısından değerli bilgiler sunduğu belirtildi.