İstanbul'dan uçağa binip iki saat sonra iniyoruz. Artık başka bir ülkedeyiz ama pasaporta gerek olmadığını öğrendiğim için Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartını uzatıyorum. Ay-yıldızı gören Gürcü pasaport memuru yüzüme tebessüm ederek, "Batum'a hoş geldiniz" diyor. Türkçe karşılanmak güzel bir duygu. Hemen "Do you know Şota?" diyorum, gülerek Türkçe yanıt veriyor: "Elbette tanıyorum, siz Trabzonlu musunuz?"
Bir an 'Acaba uçak hiç kalkmadı?' diye düşünüyorum. Evet komşu ülke Gürcistan'ın Batum kentindeyiz. İlerleyen saatlerde birçok kişiyle Türkçe rahat konuşunca buranın uzun yıllar Osmanlı toprağı olduğunu hatırlıyorum.
DENİZİ, BİZİM KARADENİZ
Batum, kendini anlatmak için bağıran şehirlerden değil. Biraz dolaşmanızı istiyor, etrafa bakmanızı, hatta arada durup boş boş denizi seyretmenizi... Deniz zaten bizim Karadeniz ama Batum bildiğimiz Karadeniz şehirlerine benzemiyor. Hüzünlü değil, ağır da davranmaz.
Sahilde yürürken palmiye ağaçlarıyla karşılaşırsınız, birkaç sokak ötede Sovyet döneminden kalma sert renksiz duygusuz apartmanlar çıkar karşınıza. Şehir bir anda şekil değiştirir ama bunu gözünüze sokmaz. Batum'un havası biraz rahat, biraz flörtöz, biraz da 'fazla ciddiye alma' duygusu taşıyor.
19. yüzyılda Rus Çarlığı'nın Karadeniz'e açılan kapısı olurken şehir hızla büyür ve kozmopolit bir kimlik kazanır. Limanı, demiryolu ve ticaret hacmi sayesinde Batum, Kafkasya'nın en hareketli şehirlerinden biri olur. Bugün sokaklarda dolaşırken bu tarihsel katmanlar hâlâ hissediliyor.
BATUM'DA DA AYRILIK SEVDAYA DAHİL
Batum'a gitmek için neden çok. Şehir yorucu değil, kısa sürede sıkılmadan gezilir. Denizle kurduğu ilişki güçlüdür; sahil boyunca yürümek, parklarında oturmak, bir kafede saatler geçirmek Batum'da hayatın parçası. Gündüz sakin olan şehir, akşamüstü hareketlenir, gece ise bambaşka bir ritme bürünür. Batum, gezene sürekli 'acele etme' diyen nadir şehirlerden biridir.
Gezilecek yerlerin başında Batum Bulvarı gelir. Sahil boyunca uzanan bu uzun yürüyüş yolu, şehrin kalbidir. Gonio Kalesi, Roma döneminden kalan surlarıyla Batum'un antik geçmişine açılan önemli bir kapıdır. Eski Şehir bölgesi, özellikle Piazza ve çevresi, taş sokakları ve Avrupa etkili mimarisiyle keyifli bir dolaşma alanı sunar. Hareket eden yapısıyla dikkat çeken Ali ve Nino Heykeli'nin hikayesi kavuşamayan iki aşığı anlatır. Durup kavuşmalarını izlemek, ayrılırken hüzünlenmemek elde değil.
ŞİİR KOKAN SOKAKLAR
Batum'un edebiyatla kurduğu ilişki çok kültürlü yapıda önemli bir rol oynamış. Elbette Nazım Hikmet'le başlamalı. Önemli kararları burada aldığını şu satırlarla anlatır: "Geçen yıl Batum'u ikinci kez gördüm. Sokaklarında, parklarında, plajında, bahçelerinde gençliğimi aradım.
Zaman zaman rastladım ona, evet bazen hiçbir yerde bulamadım." (Yazılar 5, Yapı Kredi Yayınları) Gürcü edebiyatının kurucu isimlerinden kabul edilen İlia Çavçavadze... Batum'u modern Gürcü düşüncesinin şekillendiği şehirlerden biri olarak görür. Batum, Gürcü aydınlarıyla Rus entelektüellerinin sıkça buluştuğu bir liman kentidir. Mesela Rus yazının iki ağır topu Maksim Gorki ve Anton Çehov'un yolları Batum'da kesişmiştir. Nedeni uzun hikaye, buraya sığmaz.
DİKKAT ÇEKEN LEZZETLER
Batum mutfağı şehrin en keyifli taraflarından biridir. Acaruli haçapuri, tekne şeklindeki hamuru, ortasındaki yumurta ve tereyağıyla Batum'un imza yemeği diyebiliriz. Hinkali, içi sulu büyük mantılarıyla dikkat ister; doğru yenmezse üzer. Lobio, fasulye ve cevizle hazırlanan sade ama doyurucu bir yemektir. Badrijani nigvzit, cevizli sosla sunulan patlıcan rulolarıyla sofraya renk katar. Bern Restoran ise kentin dünyaca ünlü markası diyebiliriz.