Hırslıydık, hızlı koştuk yüz yıllık yol aldık
Dünyanın 100 yılda yaptığını biz 15-20 yılda yapmaya çalışıyoruz. Geç kaldık ama istekli ve hırslıyız. Hep koşuyoruz, yetişmeye çalışıyoruz. Bu bazen bize kaza yaptırıyor ama aradaki farkı hızla kapatıyoruz. En önemli silahımız ise yine hız.
Sabah Gazetesi eğer bir insan olsaydı, şimdi 20 yaşında genç bir delikanlı ya da hanım olacaktı. Belki üniversite eğitimine yeni başlamış ya da yarılamış, belki üniversiteyi kazanamamış ve muhtemelen iş arayan bir genç olacaktı. Yani daha hayatın başında olacaktı. Daha mesleğini seçmemiş, ailesini kurmamış, hayattaki hedeflerini tam olarak belirlememiş, hayatını kurmaya hazırlanan heyecanlı bir genç olacaktı Sabah Gazetesi.. Oysa bugün Sabah Gazetesi, Türkiye'nin önde gelen gazetelerinden biri. Bir duruşu var, bir yorumu var, hayata karşı bir tavrı, tecrübesi, birikimi var. Bu özellikleriyle Sabah Gazetesi'ni genç bir insan olarak göremiyorum. Daha çok orta yaşlarına gelmiş, mesleğinde önemli tecrübe ve iyi bir mevki edinmiş, çocukları ortaokul-lise çağına gelmiş, eviarabası, mutlu bir evliliği, bankada bir miktar parası olan, ama gelecekle ilgili planları-hedefleri ve daha yapacak çok işi olan bir insan olarak görüyorum ben Sabah Gazetesi'ni.
HER ŞEY ÇOK HIZLI Oysa 20 yıl, bir insan ömrü için olduğu gibi bir şirket, bir gazete için de hiç de uzun sayılmaz. Batı'da, birçok gelişmiş ülkede, Sabah Gazetesi gibi yapıların çok daha uzun yıllarda oluşabildiğine şahit oluruz. Nasıl oldu da Sabah Gazetesi 20 yılda böyle olgunlaşabildi? Yazıya başlarken işte bu sorunun cevabını arıyordum kendi kendime. Ve galiba da buldum. Bence işin sırrı Türkiye. Türkiye'nin ve kaderi Türkiye'ye bağlı olan tüm vatandaşların, şirketlerin, organizasyonların yani bizim durumumuz. Bu ülkede insanlar daha çabuk yaşlanıyorlar, bu ülkede şirketler daha çabuk gelişiyor, organizasyonlar daha çabuk kurumsallaşıyorlar. Dünyanın 100 yılda yaptığını biz hep 10 yılda-20 yılda yapıyoruz, yapmak zorunda kalıyoruz. Çünkü biz geç kaldık, sanayileşme konusunda geç kaldık, şehirleşme konusunda geç kaldık. Geç kaldık ama hırslıyız, istekliyiz. Potansiyelimiz var, hedeflerimiz, hayallerimiz var. O nedenle hep koşuyoruz, yetişmeye çalışıyoruz. Hız bazen bize kaza yaptırıyor, hata yaptırıyor ama aradaki farkı hızla kapatıyoruz. Bu hız, bugün en önemli farkımız, silahımız. Çünkü biz bu hızla ilerlemeye devam edersek, onları elbette yakalayacağız, eğer yakaladığımızda hızımızı kaybetmezsek işte o zaman onları geçeceğiz. Ben, o günlerin geleceğine yürekten inanıyorum. Çünkü ben bu ülkeye, bu ülkenin insanına ve kendime inanıyorum. Hem inanıyorum, hem de güveniyorum.
MEDYANIN ÖNEMİ Medyanın bu süreçte çok önemli, çok büyük bir yeri var. Medya, hem tek başına bu sürecin bir parçası, hem de süreçte yer alan diğer tüm aktörleri etkileyen bir güç. Türkiye'nin insanı bilgiyi, haberi medyadan alıyor. Moralimizi etkileyen en önemli unsur medya. Her ne kadar Türkiye'de insanların az okuduğu söylense de, gündemimizi medya belirliyor, gazete okuyan da okumayan da, medyanın yazdıklarını konuşuyor. Ülkenin gündemindeki meselelere medyanın gösterdiği yönden bakıyoruz. Tek cümleyle; ülkenin gündemini medya belirliyor. Medyanın önemi bununla sınırlı da değil. Aslında dünya da Türkiye'yi medya aracılığıyla tanıyor. Türkiye'nin en önemli iletişim kanallarından biri medya. Ve bu çağda algı herşeyi belirliyor. Türkiye'nin, Türk insanın nasıl algılandığı bizimle ilgili kararları, tercihleri, yani dünyadaki yerimizi belirliyor.
AHMET ZORLU
|