Türk televizyonlarda sergilediği babacan tavırlarıyla kalpleri ısıtan Hulusi Kentmen'in Yeşilçam yolculuğu aslında sandığınızdan çok daha farklı başlamış! Türk televizonlarına damga vuran şefkatli ancak otoriter "baba" figürüyle hafızalara kazınan usta oyuncu özel hayatındaki bilinmeyen sırlarıyla ve sinemaya kazandırdığı unutulmaz karakterleriyle bugün hala anılmaya devam ediyor.
Söz konusu Yeşilçam olduğunda akla gelen ilk figürlerden biri olan Hulusi Kentmen, tatlı-sert ancak daima adaletli, şefkatli ve babacan rolleriyle Türk sinemasında büyük bir yer edindi. Başarılı oyunculuğunun getirisi ile perdede çok sevilen Kentmen, yalnızca bir oyuncu olmaktan çıkarak Türk halkının "baba" figürü haline geldi.
Filmlerde sergilediği karaktere öyle bir bürünmüş ki, seyirci onu gerçek hayatta da aynı karakterde sanmış ve halk arasında "Hulusi Kentmen gibi babacan" sözü kalıplaşmıştır.
Bulgaristan'ın Tırnova kentinde 1911 yılında dünyaya gelen Kentmen, ailesiyle birlikte Türkiye'ye göç etti ve çocukluğunu İzmit Körfezi'nde geçirdi. Küçük yaşta tiyatroya ilgi duysa da öncelikli olarak askerlik yapmayı tercih etti.
Deniz Astsubay Okulu'ndan mezun olduktan sonra denizaltıcı olarak görev yapan Kentmen, tesadüfen izlediği bir tiyatro provasında sahneye çıkmasıyla Türk sinema tarihine damga vuracak bir kariyerin ilk adımını atmasına vesile oldu.
ASKERLİĞİNİ SÜRDÜRÜRKEN OYUNCULUĞA BAŞLAMIŞ!
Askerlik görevini sürdürdüğü sırada dahi tiyatrodan bir an bile kopmayan Kentmen, Halkevleri'nde, Ses Tiyatrosu'nda ve Burhanettin Tepsi Kumpanyası'nda sahne aldı. 1942'de "Sürtük" filmiyle sinemaya adım attı, 1946'da "Senede Bir Gün" ile kariyerinde yükselişe geçti. O günden sonra Yeşilçam'ın altın yıllarına damga vuracak bir üretkenliğe imza attı: yaklaşık 500 film!
İzleyicinin hafızasında her daim "baba" olarak kalması ona Türk sinemasında özel bir yer edindirdi. Tatlı-sert, disiplinli ancak sevecen tavırlarıyla oynadığı babacan patronlar, hakimler, komiserler ve çoğu zaman doğrudan "baba" karakterleri, filmlerin sıcak atmosferini kuran temel taşlardan oldu.
Kemal Sunal'dan Tarık Akan'a, Türkan Şoray'dan Filiz Akın'a kadar Yeşilçam'ın büyük yıldızlarının yanında rol aldı. Ancak izleyici onu, çoğu zaman asıl kahramandan bile daha gerçek gördü.
Kentmen'in sergilediği bu "baba" imajı, seslendirmesiyle de pekişti. Çoğu filminde Kemal Ergüvenç'in sesiyle hayat bulan karakterleri, seyircinin gözünde güven veren, sözünün üstüne söz söylenmeyen bir aile büyüğüne dönüştü. Hatta durum öyle bir hal aldı ki, dönemin izleyicileri onu sokakta gördüklerinde gerçekten "baba"ları gibi davranırdı.
Sinemayla ilgilendiği dönemde tiyatrodan da kopmadı. 1961'de kurduğu Hulusi Kentmen Tiyatro Topluluğu ile Anadolu'yu dolaştı, halkın sevgisini sahneden de kazanmaya devam etti.
Özel hayatında ise, 1938'de Refika Kentmen'le evlendi, Volkan adında bir oğlu oldu. Fotoğrafçılıkla ilgilendi, keman çaldı. Hayatının son yıllarında sağlık sorunlarıyla mücadele etti ve 1993'te, 81 yaşında aramızdan ayrıldı. Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.
Bugün Yeşilçam'ın efsane isimleri anıldığında, Hulusi Kentmen'in adı mutlaka en başlarda geçer. Çünkü o yalnızca bir oyuncu değil, Türk halkının belleğinde babalık kavramının vücut bulmuş haliydi.
Kimi zaman otoriter bir hâkim, kimi zaman şefkatli bir baba, kimi zaman da güleç yüzlü bir patron… Ama her defasında "bizim Hulusi Baba"ydı.
Google'ın 2022'de özel bir doodle ile onurlandırdığı, torunu Melek Kentmen'in adını yaşatmak için yeniden tiyatro topluluğu kurduğu bu büyük sanatçı, kuşaklar boyu "Yeşilçam'ın babacan çınarı" olarak hatırlanmaya devam edecek.
MEĞER AŞK-I MEMNU'NUN "İLK NİHAL'İ" OYMUŞ!
Kamera karşısına geçmeden önce fotomodellik yapan ve Milliyet gazetesinin ekinde kapak olan fotoğrafıyla dikkat çeken Esen'in yıldızı, 1975 yapımı "Aşk-ı Memnu" dizisinde canlandırdığı Nihal karakteriyle parladı.
Ancak asıl büyük çıkışını, aynı yıl Ertem Eğilmez imzalı "Bizim Aile", ardından "Gülen Gözler", "Aile Şerefi", "Cennetin Çocukları" gibi klasikleşmiş filmlerde aldı.
Bu filmlerde Adile Naşit, Münir Özkul, Halit Akçatepe ve Şener Şen gibi usta isimlerle aynı kadroda yer alarak sinemaseverlerin belleğinde silinmeyecek izler bıraktı.
İŞTE ITIR ESEN'İN SON HALİ!
Itır Esen, 68 yaşında zarafetin ve güzelliğin yaşının olmadığını bize gösteren en önemli simgelerden biri olarak sinema dünyasına hala katkıda bulunmaya devam ediyor.
YEŞİLÇAM'I ŞİŞKO NURİ'Sİ SITKI SEZGİN'İ HATIRLADINIZ MI?
1950 doğumlu Sıtkı Sezgin, özellikle 1970'li ve 1980'li yıllarda çocuk karakterlere hayat vererek Yeşilçam'ın en sevilen isimlerinden biri haline geldi. Ayşecik ve Sihirli Cüceler Rüyalar Ülkesinde (1971), Hayat Sevince Güzel (1971), Adile Teyze (1982) ve Nikah Masası (1984) gibi pek çok filmde rol alan Sezgin; ekranlarda izleyiciyi hem güldürdü hem de içtenliğiyle etkiledi.
Kariyerinin ilerleyen dönemlerinde sinemadan uzaklaşan oyuncu, memleketi Samsun'a dönerek sosyal yaşamını burada sürdürdü. Üstelik Gölcük 17 Ağustos Gölcük Depremi'nde evini kaybetmişti. Samsun Büyükşehir Belediyesi Huzurevi'nde kalan Sezgin, burada da boş durmadı. Anaokulu ve ilkokul öğrencilerine yönelik tiyatro oyunları sahneledi; çocuklara sanat sevgisini aşılamaya devam etti. Ancak hayat Sezgin'e kolay yüzünü göstermedi. 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi'nde evini kaybeden usta oyuncu, yaşadığı travmaya rağmen hayata tutunmayı başardı.
Ancak 2018 yılında sağlık durumu kötüleşti. Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde anjiyo olan Sezgin, daha sonra çoklu organ yetmezliği nedeniyle yoğun bakıma alındı. Ve ne yazık ki 18 Ağustos 2018 tarihinde, 69 yaşında hayata veda etti. Cenazesi, doğup büyüdüğü şehir olan Samsun'da, Derecik Mezarlığı'na defnedildi.
Yeşilçam'ın gülen yüzü, milyonların "Şişko Nuri"si artık aramızda değil... Ancak onun sevimli bakışları, unutulmaz replikleri ve çocuk saflığındaki oyunculuğu hafızalardan silinmeyecek. Sıtkı Sezgin, Türk sinemasının renkli ama bir o kadar da hüzünlü yüzlerinden biri olarak anılmaya devam edecek.