Bölgesindeki yabancı güçlerin hâkimiyetine son veren Türkiye'nin Suriye'de hamilik ettiği devrim sadece Ortadoğu'da değil küresel düzeyde de güç dengelerini kökünden değiştirecek bir mahiyete sahip. Bu nedenle şu sıralar dünyanın cazibe merkezi konumundayız. Bütün gözler üzerimizde. Batılı ülkeler Türkiye'nin yeni hamlelerine kilitlenmiş durumda.
Özellikle de oyunları bozulan ABD ile onun himayesindeki terör örgütü PKK/YPG'de inanılmaz bir panik söz konusu. Sayın Erdoğan'ın Suriye'nin geleceğinde terör örgütlerine yer olmadığını vurgulaması uykularını kaçırıyor. Çünkü Türkiye'nin terör örgütlerine karşı ne kadar amansız ve dişli olduğunu gayet iyi biliyorlar.
Nitekim FETÖ eliyle devreye sokulan 15 Temmuz 2016'daki darbe ve işgal girişimini püskürten Türkiye, bu destansı zaferden sonra yönünü bu kez DEAŞ ve PKK ile onun Suriye'deki kolu YPG'ye çevirdi.
15 Temmuz darbe girişiminin daha mürekkebi kurumadan ordumuz 24 Ağustos 2016'da Fırat Kalkanı Harekâtı'nı başlattı. Suriye'nin Cerablus, El Bab, Azez ve Halep'in bazı bölgelerini kapsayan ve 29 Mart 2017'de biten harekât sonunda ABD ile 66 ülkenin 6 yılda yok edemediği DEAŞ'ı Türkiye tek başına yedi ayda yok etti.
Hedef bölge Resulayn ve Tel Abyad'dı. Bu çerçeveden bakınca 27 Kasım'da Suriye muhalefetinin Halep'e doğru yürüyüşüyle başlayıp 8 Aralık'ta Şam'ın ve Esad rejimin düşmesiyle sonuçlanan Suriye devrimini Türkiye'nin teröre yönelik dördüncü harekâtı olarak görebiliriz.
Bu son harekâtta Tel Rıfat, Münbiç ve Deyrizor terör örgütünün işgalinden kurtarıldı. Yeni hedef Rakka. 14 vilayetten oluşan Suriye'de YPG'nin elinde sadece Aynelarab (Kobani), Kamışlı ve Haseke kaldı. Buralarda da barınamayacağını gören YPG ile hamisi ABD'nin etekleri tutuşmuş halde. Hemen her gün elindeki bir kenti veya bölgeyi kaybeden YPG'de moraller sıfır.
YPG'nin sonunun gelmesi ABD'nin yeni Suriye'ye yönelik bütün planlarını bozuyor. Terör kartını kaybetmek istemeyen ABD, YPG'yi motive etmek için her yolu deniyor. ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı General Michael Erik Kurilla, bu kapsamda Suriye'de omurgasını PKK/YPG'nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile buluştu.
Daha önceki ziyaretlerinde resim paylaşıp Türkiye'ye aba altından sopa gösteren Kurilla bu kez sadece yazılı açıklama yaptı. Daha önce Münbiç'te YPG'li teröristlerle dayanışma pozları verip Türkiye'ye meydan okuyan Kurilla'nın teftiş bahanesi ise hem trajik hem komikti.
Türkiye'nin kökünü kazıdığı DEAŞ'ın mevcut durumu istismar etmesini önlemek için YPG'yi ziyaret etmişmiş. Oysa deniz bitti. Suriye'de barınamayacaklar. Bahaneleri geçersiz. İkiyüzlülükleri defalarca deşifre oldu.
Kuşku yok ki eğer 15 Temmuz'un bölgemizdeki 'oyunu değiştirici' etkisi olmasaydı PKK/YPG ile hamisi ABD'ye hafakanlar yaşatan bugünkü Suriye devrimi de olmazdı. Bu anlamda Reis, Suriye'den bizi hedef seçenlere en güzel yanıtı güvendikleri rejimi ve aktörleri devirerek verdi.
Hâsılı kelam Lozan parantezine alınan Türkiye'nin emperyal güçlerle mücadelesi yeniden başladı. 15 Temmuz darbe girişimi, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtları ile Suriye devrimi bu mücadelenin sadece birer cephesidir.
Dolayısıyla Sayın Erdoğan'ın devreye soktuğu strateji her açıdan 100 yıl önce Fransız ve İngilizlere terk edilen Misak-ı Milli sınırları içindeki vatan hatlarının yeniden tahkim edilmesinin mücadelesidir. Bu bağlamda yeni Suriye'deki denklemde teröre ve hamilerine asla yer olmayacak. Bu nedenle paniklemiş durumdalar.