Nuri Bilge Ceylan ödül almaya pufidik hırkasıyla çıkınca ortalık boşuna karıştı.
Ülke insanları olarak kural konusunda ne kadar asi bir ruh yapısına sahip olduğumuzu bilmiyoruz sanki.
Uygar bir insanın toplum içinde uyması gereken asgari müşterek kuralların hangi birine uyuyoruz ki, iş ödül törenlerine gelsin?
Serseri mayın gibi yaşayıp gidiyoruz işte.
Adeta genlerimizde var berduşluk!
Adam da takmamış işte, 'Amaaan bu trafikte şimdi ne eve gidip de üstümü değiştireceğim, giderim böyle kazakla mazakla, bişeycik olmaz' demiş; dediğini de yapmış.
Bir de acaba diyorum, Nuri Bilge'yi olması gerektiğinden fazla önemseyip fazla gözünde büyütenler, yönetmenin aynı değeri kendilerine vermediğini düşünüp buna mı bozuldular?
Tıpkı kuralsızlıkta olduğu gibi, kısa sürede ilah yaratmada da üstümüze yoktur çünkü, malum.
KARŞILIK GÖRMEMİŞ ERGEN
Hırka meselesine bu kadar bozulanlar, sevdiceğinden karşılık görmemiş ergen misali Ceylan'a darılmış olabilir. "Sanki senin gözüne batmadı mı o yünlü hırk?" diye soruyorsanız; evet, saçma sapan bir görüntüydü ama çok da umrumda olmadı.
Tıpkı Meltem Cumbul'un bir başka ülkenin ödül töreninde çıkıp iki kelam etmesine "Haa e iyiymiş de, ne var bunda bu kadar büyütülecek?" dediğim gibi.
O meselede de bir giysi krizi yaşandı değil mi? Yok, o elbiseyle oraya çıkılır mıymış? Türkiye'yi rezil etmiş, falanmış. Tartışmayı kes!
Hani güler misin, ağlar mısın? İnsanlar kendilerini ve de birbirlerini çok mu önemsiyorlar anlamıyorum ki ben?
Sonuçta eğlence sektörüne yönelik bir ödül töreninde kim ne giymiş, kim ne konuşma yapmış, ödülü kim vermiş; bu kadar önemli mi?
Bak, geç işte... Bu hayatta başka işiniz, gücünüz, sıkıntınız mı yok da bunları dert ediyorsunuz kendinize?
Bırakın allasen, mesai harcamayın böyle boş işlere!
