'Bir musibet, bin nasihatten evladır' sözünün zirve yaptığı günleri yaşıyoruz.
Bu vesileyle, Turkuvaz Grubu'nun hakkını verme zamanıdır.
İçinde bulunmaktan her zaman büyük bir gurur ve mutluluk duyduğum grubumun gazeteleri ve televizyonları yıllar öncesinden, yaklaşan büyük tehlikeyi 'gözü pek' bir cesaret örneği vererek okurlarına duyurma çabası içindeydi.
Ben özellikle, Abdurrahman Şimşek yönetimindeki Özel Haber Servisi'nin ortaya çıkardığı muazzam haberleri takip ediyordum. Bu köşede, o seçkin ekibin icraatlarını da sık sık takdirle dile getirmiştim. Şimşek ve ekibi; FETÖ'nün, kılcal damarlarımıza kadar nasıl yayıldığını, sözde 'imamlarının' isim ve görev yerlerini birer birer açıklayacak kadar detaylarıyla deşifre ediyorlardı.
Sadece o mu?
Genel yayın yönetmenlerinden en tecrübesiz muhabirine kadar herkes bu 'uyandırma görevini' layığıyla yerine getirmek için ter akıtıyordu. Atv'nin, a Haber'in, Sabah'ın ve Takvim'in haberleri, manşetleri, araştırma dosyaları ve tartışma programları, aslında yaklaşan büyük tehlikeyi 'bağıra çağıra' haber veriyordu. Ama ne yazık ki, bazıları, 'sırf muhalefet olsun diye' bu haberleri ciddiye almak yerine, 'safsata' olarak niteleyip bunların ucuz siyasi manevralara hizmet ettiği yalanını uydurdular.
Keşke gerçeği görmek için darbe gecesini beklemeselerdi.
Eğer, Turkuvaz'ın parmağıyla işaret ettiği noktaya dönüp bakabilselerdi; bu çirkin eylem, hazırlık safhasına bile ulaşamadan engellenecek, 246 şehit ve bin 500 gazinin kanının dökülmesine gerek kalmayacaktı.
Yaşasın sorumlu ve özgür basın!
