Hayır, moda sadece trendlerden ve alışverişten ibaret bir şey değil. Moda, toplumsal açıdan çok önemli bir olgu aslında. İnsanoğlu giydiği kıyafetlerle yüzyıllar boyunca kimliğini, statüsünü belirlemiş; kimi zaman da yine kıyafetlerle belirsizleştirmiş. Cinsiyet kavramı, kadın-erkek ilişkileri, toplumsal sınıflar modayla el ele yürümüş hep. Kadınlar korselerini atarak hareket özgürlüğü kazanmış, kendi başlarına da giyinip soyunur olmuş. Sokağa çıkma, spor yapma isteği pantolonu beraberinde getirmiş. Feminist akımlarla erkeklere benzemiş kadınlar. Daha yüksek topuklarla erkek patronlarıyla aynı boyda olmak, aynı seviyeden gözlerine bakmak istemişler... Bu açıdan yaklaşınca modaya, elbiselerin dünyayı değiştirebileceği fikri akla yatkın geliyor. Londra'nın ünlü tasarım müzesi Design Museum da,
Fifty Dresses That Changed the World (
Dünyayı Değiştiren 50 Elbise) adlı bir kitap yayımladı. Geçen yüzyıl boyunca değişimlerin önünü açan, tasarlandıkları zamana damgasını vuran tasarımların bulunduğu kitapta, ikişer elbisesi bulunan üç isim var yalnızca: Chanel, Yves Saint Laurent ve Hüseyin Çağlayan.
Delphos pilili elbise (1915)
Kadınlara hareket özgürlüğü getirdi İspanyol
tasarımcı Mariano Fortuny'nin pilili elbisesi yüzyıllar boyunca korseye mahkûm olan kadınların özgürleşmesindeki ilk adımdı. Hareket rahatlığı getiren elbisenin tekniği hiç ortaya çıkmadı, Delphos kopyalanamadı.
Jarse elbise (1926)
Orta direk, modayla tanıştı
Coco Chanel'in savaş sırasında bulabildiği yegâne kumaştan ortaya çıkan jarse elbiseyle kadınlar daha hızlı giyinip soyunabiliyor, daha rahat hareket edebiliyordu artık. Kadın giysileri için metrelerce kumaş kullanmak, bel girintisi yapmak da şart değildi. Ucuz bir kumaş olan jarseyi orta sınıf da satın alabiliyor; moda zenginlerin tekelinden çıkıyordu.
Wallis Simpson'ın düğün elbisesi (1937)
Reklamın iyisi kötüsü olmaz
Windsor dükünün uğruna karısından ayrılıp tahttan feragat ettiği Wallis Simpson, Amerikan sosyetesinin tanınmış isimlerindendi. Simpson'ın evlenirken giydiği Mainbocher elbise, biraz da taşıdığı anlam nedeniyle hayli ünlendi.
New Look (1947)
Yepyeni bir görünüm
Savaş boyunca etkisi iyice azalan Paris'i yeniden modanın merkezi yapacak olan isim, Christian Dior'du. Dior'un ince belli ve uzun, kabarık etekli elbiseleri, savaş sonrası iyimserliğini yansıtıyordu. Harper's Bazaar dergisi editörünün de dediği gibi, bu abartılı feminen siluet 'new look' yani yeni bir görünümdü.
Taç giyme elbisesi (1953)
Milyonlar izledi
Kraliçe II. Elizabeth'in taç giyme töreni elbisesinin rahat, gösterişli olması gerekiyordu. Kraliyet terzisi Norman Hartnell, kristal ve altın dikişlerle süslü elbiseyi tasarlarken, kraliçenin kameralar karşısında da iyi görünmesine çabalıyordu. Ne de olsa bütün dünya seyredecek, moda da ilk kez bu kadar çok insana ulaşacaktı.
Monroe'nun elbisesi (1955)
Kurallarla dalga geçti
Marilyn Monroe'nun Yaz Bekârı filmindeki bu pozu da, elbisesi de unutulmaz. Ama tasarımcısı William Travilla unutulmuştur maalesef. Oysa Travilla, zamanın baskıcı ahlak kurallarıyla dalga geçen bu pozun en önemli mimarlarındandır.
Chanel döpiyes (1950'ler sonu)
İş kadınlarının kurtarıcısı
Kadınların giyimini olduğu kadar iş dünyasında algılanmalarını da kökten değiştiren Chanel döpiyesler sayesinde kadınlar, sonunda kendi beğenileri ve rahatlıkları için giyiniyordu. Klasik denince akla ilk gelen kıyafetler olan Chanel döpiyesler, bugün de hâlâ önemli statü ve stil simgeleri.
Küçük siyah elbise (1961)
Her zaman şık, her zaman zarif
Asıl mucidi Coco Chanel olsa da küçük siyah elbise denince akla Hubert de Givenchy ve Tiffany'de Kahvaltı filminde Audrey Hepburn'e giydirdiği elbise gelir. Küçük siyah elbisenin gizemi her mevsim, her yere giyilebilmesinde; 'bağırmadan' da çok şey söyleyebilmesinde, sadeliğine rağmen şıklığın ve zarafetin simgesi olmasında yatıyor. Hâlâ her markanın tekrar tekrar tasarladığı elbise, modern kadının gardırobunun da vazgeçilmez parçası.
Jackie Kennedy görünümü (1961)
Modern Amerika'nın yüzü
60'ların stil ikonu Jackie Kennedy'nin en unutulmaz kıyafetleri, Amerikan tasarımcı Oleg Cassini'nin elinden çıkanlar oldu. Sade kesimli ama cesur renkli kıyafetleriyle Kennedy, hem ölçülü bir feminenliğin simgesi hem de modern bir stil ikonuydu. 60'larda hızla güçlenen Amerika'nın kendine güvenini de en iyi o yansıtıyordu.
Mondrian elbise (1965)
Moda da sanattır!
Yves Saint Laurent'ın Hollandalı ressam Piet Mondrian'ın resimlerini baz alarak yaptığı modern elbise, modanın da bir sanat dalı olabileceğinin işaretiydi.
Mini elbise (1965)
Özgürlük ve eğlence geri dönüyor
60'lar başında Londra, bir enerji patlamasının eşiğindeydi. Gençlerin bu ihtiyacını fark edip şehri kasvetten kurtaran ilk modacı Mary Quant oldu. Quant'ın kısacık etekli, iddialı renk ve desenli elbiseleri, 'mod' akımının iyice yayılmasını sağladı. Miniye kimse karşı koyamadı; 70'lerin başına gelindiğinde kraliçenin bile etek boyu kısalmıştı.
Çizgili triko elbise (1974)
Örme de şık olabilir Örme
kıyafetlere sanatsal bir dokunuş getiren Missoni ailesinin kaleydoskopik desenli elbiseleri, uzay çağı stilinin yerini lüks bohemlere bıraktığının göstergesiydi.
Boyundan bağlı elbise (1977)
Hem rahat hem de seksi
Disko ve Studio 54 gecelerinin vazgeçilmez klasiği Roy Halston Frowick'in sade ama seksi kıyafetleridir. Yıldızların tasarımcısı Halston'ın boyundan bağlanan uzun elbiseleri kadınların rahat giyinirken de seksi ve gözalıcı olabileceklerinin en önemli göstergesiydi.
Comme Des Garçons elbise (1981)
Moda karşıtı moda
Rei Kawakubo'nun ilk defilesini bazıları Hiroşima şıklığı olarak değerlendirse de,
Lady Diana'nın gelinliği (1981)
Gelinlik kavramı değişiyor
Lady Diana ile Prens Charles'ın düğününü izleyen genç kızlar için gelinliğin anlamı değişecek, düğünde giyilen kıyafet önemli bir moda unsuru haline gelecekti. Fildişi ipek ile taftadan yapılan gelinlik, 40 metrelik kuyruğu ve duvağıyla gelecek 10 yılın ne kadar şatafatlı geçeceğinin de sinyallerini veriyordu. Düğünün ardından önce fırfırlar ve kabarık etekler, ardından da iddialı gelinlikler moda oldu. Evlenenler ise 'prenses'e dönüşmek için yarışmaya başladı.
Kruvaze elbise (1973)
Son 30 yılın klasiği
Feminizm ve tüketiciliğin ürünü olan kruvaze elbise, kadınların kendi 'yeni bireysellik'lerini ifade etmeye başladıkları bir zamanda ortaya çıktı. İşyeri kadar yatak odasında da artan özgüveni rahatça giyilen, rahatça çıkarılabilen kruvaze elbise tamamlayacaktı. Diane von Furstenberg'in bu rahat, seksi ve pratik icadı, şehirli kadının hâlâ en büyük kurtarıcısı.
Hanedan elbiseleri (1985)
Şatafatlı 'zırh'lar
Milyonlarca insan her hafta ekran başına Hanedan kadınlarının entrikalarını değil, ihtişamlı elbiselerini izlemek için de geçiyordu. Dizinin Nolan Miller imzalı elbiseleri 80'ler modasının iyi birer izdüşümüydü. Linda Evans ile Joan Collins arasındaki savaşın zırhları kalem etekler, geniş vatkalar ve gücü simgeleyen şatafatlı elbiselerdi.
Cher'in Ay Çarpması elbisesi (1988)
Dekolte yaşa bakmaz
Ay Çarpması filmindeki performansıyla Oscar kazanan Cher, ödülünü almaya sahneye çıktığında, Bob Mackie imzalı elbisesi şu mesajı veriyodu: "Olgun bir kadın da vücudunu rahatlıkla gözler önüne serebilir."
Çengelli iğneli elbise (1994)
Porno yıldızı şıklığı başlıyor!
Gianni Versace'nin derin dekolteli 'punk' elbisesi, 90'lar popüler kültürünün önemli simgelerinden sayılır. Aktrisleri, uzun yıllar boyunca devam edecek olan porno yıldızı şıklığına bir adım daha yaklaştıran, Elizabeth Hurley'nin de kariyerini değiştiren elbisedir bu.
Roberts'ın Oscar elbisesi (2001)
Vintage moda oluyor
73. Oscar Ödülleri töreninde ödül alan Julia Roberts, Valentino imzalı bir elbise giymiş ama tasarımcının 1982 tarihli bir parçasını seçmişti. Roberts, yalnızca Oscar ödüllerinde vintage giyme trendini başlatmakla kalmadı, vintage'ın dünya sokaklarında da 'şık ve cazibeli' olarak algılanmasını sağladı.