Beyinde aşırı şeker alımı, hem bilişsel becerilerimizi hem de öz kontrolümüzü bozar. Şekerin, beynin ödül merkezinde ilaç benzeri etkileri vardır.
Bilim adamları, tatlı yiyeceklerin tuzlu ve yağlı yiyeceklerle birlikte, insan beyninde bağımlılık benzeri etkiler yaratarak, kontrol kaybına, aşırı yemeye ve ardından kilo alımına neden olabileceğini öne sürdüler.
GLİKOZ
Bir şeker formu olan glikoz, vücuttaki her hücre için birincil enerji kaynağıdır. Beyin sinir hücreleri veya nöronlar açısından çok zengin olduğu için, vücuttaki tüm şeker enerjisinin yarısını kullanan en enerji gerektiren organdır.
İlk insanlarda, bu uyaran onları kalori bakımından zengin yiyeceklere yönlendirmeye yardımcı oluyor. Bu da yiyeceklerin kıt olduğu zamanlarda hayatta kalmalarını sağlamıştır. Ama şimdi bu ilkel dürtü, obezite ve diyabet hastalıklarına sebep oluyor.
Düşünme, hafıza ve öğrenme gibi beyin işlevleri, glikoz seviyeleriyle ve beynin bu yakıt kaynağını ne kadar verimli kullandığıyla yakından bağlantılıdır. Beyinde yeterli glikoz yoksa, örneğin, beynin kimyasal habercileri olan nörotransmitterler üretilmez ve nöronlar arasındaki iletişim bozulur.
Ek olarak, kandaki düşük glikoz seviyelerinin neden olduğu diyabetin yaygın bir komplikasyonu olan hipoglisemi, beyin fonksiyonu için enerji kaybına yol açabilir.
Beynin glikoza ihtiyacı olmasına rağmen, bu enerji kaynağının çok fazlası kötü şeylere sebep olabilir. Los Angeles'taki California Üniversitesi'ndeki araştırmacılar tarafından hayvanlar üzerinde 2012'de yapılan bir araştırma, başka bir şeker türü olan fruktoz tüketimi ile hücrelerin yaşlanması arasında pozitif bir ilişki olduğunu gösterirken, 2009'da yine bir hayvan modeli kullanılarak yürütülen bir araştırma, Montreal Üniversitesi ve Boston Koleji'ndeki bilim adamları ekibi, aşırı glikoz tüketimini hafıza ve bilişsel eksikliklerle ilişkilendirdi.
ŞEKER BAĞIMLILIĞI
Beyin aktivitesi üzerine yapılan ek araştırmalar, aşırı yemenin beynimizin ödül sistemini değiştirdiği ve bunun daha sonra aşırı yemeyi tetiklediğini kanıtlamıştır. Zamanla, aynı ödül seviyesine ulaşmak için daha fazla miktarda madde gerekir.
ŞEKER BEYNİ NASIL ETKİLER?
Vücutta fazla şeker zararlıdır. Kan dolaşımındaki tek bir yüksek glikoz örneği bile beyne zararlı olabilir, bu da bilişsel işlevin yavaşlamasına, hafıza ve dikkat eksikliğine neden olabilir.
Bazı araştırmalar, yüksek şeker tüketiminin beyinde iltihaplanmaya neden olduğunu ve bunun da hafıza güçlüklerine yol açtığını öne sürüyor.
2016 tarihli bir araştırmada, yüksek şekerli diyetle beslenen farelerin hipokampüsünde inflamatuar belirteçlerin bulunduğunu, ancak standart bir diyetle beslenenlerde bulunmadığını buldu.
ŞEKERİN RUH HALİNE ETKİSİ BÜYÜK
Şeker de ruh halini etkiler. Sağlıklı genç insanlarda, bir beyin görüntüleme çalışmasına göre, yüksek kan şekeri ile duyguları işleme yeteneği tehlikeye girer.
Yapılan araştırmalarda, tip 2 diyabetli kişilerin akut hiperglisemi (yüksek kan şekeri) sırasında artan üzüntü ve endişe duygularını tetiklediği bulundu.
Ayrıca, daha yüksek şeker tüketimi oranlarının, daha yüksek bir depresyon belirtisi ile ilişkili olduğunu buldu.
ŞEKER ALIMI ZİHİNSEL KAPASİTEYİ ENGELLER
Yüksek kan şekeri kan damarlarına zarar verir. Kan damarı hasarı, diyabetin vasküler komplikasyonlarının ana nedenidir ve beyindeki ve gözlerdeki kan damarlarının retinopatiye yol açması gibi başka sorunlara da yol açar.
Diyabeti olmayanlarda bile, daha yüksek şeker tüketimi, bilişsel işlev testlerinde daha düşük puanlarla ilişkilidir.
Bu etkilerin hiperglisemi, hipertansiyon, insülin direnci ve yüksek kolesterol kombinasyonundan kaynaklandığı düşünülmektedir.
Yapılan bir diğer araştırmada ise, ilave şeker oranı yüksek bir diyetin, yeni hafıza oluşumu ve öğrenme için gerekli bir beyin kimyasalı olan, beyin kaynaklı nörotrofik faktörün üretimini azalttığını gösteriyor.
ÇOCUKLARIN BESLENMESİNDE ŞEKERİN ROLÜ
Çörekler, gazlı içecekler ve şekerli tahıllar gibi işlenmiş gıdalar genellikle ilave şeker içerir. Ne yazık ki, bu yiyecekler, ister spor oyunlarından sonra ister doğum günü partilerinde olsun, çocuklar ve gençler tarafından kolayca erişilebilir olma eğilimindedir.
Kimyasal olarak işlenmiş gıdalar, içerisinde doğal olarak bulunmayan bileşenlerin eklenmesiyle değiştirilmiş olanlardır. Bu gıdalar genellikle ilave şekerler, koruyucular, tuzlar ve trans yağlar içerir ve bunların tümü tat, doku veya raf ömrünü arttırmayı amaçlar.