Kahve konusunda doğru olmayan o kadar çok bilgi karşısında herkesin kafası karmakarışık oldu diyebiliriz. Sabah aç karnına kahve içmeyin mide asitleriniz yok olur söyleminden tutun da selülitlerin nedeni kahvedir diyecek kadar sıra dışı söylemler maalesef kahve içimi konusunda tereddütlere sürüklemektedir hepimizi.
Öncelikle şu konuyu netleştirmek önemli, kafein duyarlılığı olmayan herkes dozunda kahveyi düzenli olarak içebilir. Dozunda içilen kahve ne selülit nedenidir ne de ödem. Sağlıklı beslenme kılavuzları ve yepyeni bilimsel araştırmalar günde 2-3 fincan kahve içmek sağlık için birçok yararı sağladığı bilinmektedir.
Günde en az 2 en fazla 5 fincana kadar kahve içiminin sindirim sistemini destekleyici olması, mide asit salgısını uyarması, safra ve pankreas salgılarını arttırması, kalın bağırsaklarda hareketliliği sağlaması ve bağırsak içi faydalı bakteriler üzerine olumlu etki göstermesi açıkçası dozunda kahve içmenin gastrointestinal sisteme de iyi geldiğini söyleyebiliriz.
Kahve çekirdeğinin sadece yüzde 1-2'lik kısmı kafein içermektedir. Yoğun olarak karbonhidratlar daha az miktarda ise bitkisel protein ve sağlıklı yağ asitleri içerir. Kahvenin bileşimi çekirdeğin türü, kavurma yöntemi ve demleme şekline göre farklı koşullardan etkilendiği için bir standart belirlemek açıkçası güçtür.
AÇ KARNINA İÇMEK ZARARLI DEĞİL
MİDE
Kahveyi aç karnına ya da sabah erken içmenin midede asitleri yok ettiği söylemi tamamen bilim dışıdır. Özellikle az kavrulmuş çekirdeklerinden taze çekilmiş yani öğütülmüş kahvedeki kafein asit salgılanmasını arttırır. Kafeinsiz kahvelerin mide asit salgısı üzerine etkileri neredeyse bulunmamaktadır.
Kahve alt özefagus sfinter basıncında azalmaya ve bununla beraber mide asit salgısında artışa sebep olduğu için mide ülseri olan kişilerde semptomların ağırlaşmasına neden olur. Mide sorunları yaşayan kişilerin kahve içimlerinde dikkatli olmaları bu nedenle önemlidir. Ayrıca kahve içimi sonrası mide gevşemesi süresini uzatır ve mide boşalma hızını azaltır.
Böylece daha uzun süre tok kalmayı destekler. Midede ülseriniz yoksa kilo probleminiz varsa ara öğünlerde filtre kahve daha çok yok kalmanıza yardımcı olur ve kolay kilo kaybınızı sağlayabilir. Bazı deneysel hayvan çalışmalarında kahvedeki kafeinin mide mukozası üzerinde hasar iyileştirici, mide mukoza dokusunu sağlamlaştırdığı belirtilmiştir.
Ayrıca kahve tüketimi sağlıklı dozlar içerisinde arttıkça mide kanseri insidansının azalması bu deneysel araştırmaları destekler niteliktedir.
Son olarak kafein bağırsaklarda kolonize olan bekteroidler adlı faydalı mikroorganizmaların artışına neden olarak bağırsak sağlığını koruduğu belirlenmiştir.
REFLÜ
Reflü bilindiği üzere alt özefagus sfinkter gevşeme atakları ve sfinkter basıncının azalması ile ilişkili mekanizmaları içeren ve yaygın görülen kronik bir hastalıktır.
Kahve içildiğinde reflüsü olan kişilerde bu alt özefagusun gevşemesiyle sfinkter basıncın düşmesi de oluşunca midedeki yiyeceklerin yemek borusuna geçişi de kolaylaşmaktadır.
Bu sebeple reflüsü olan kişilerde kafein içeren içecek ve besinler semptomları şiddetlendirmekte ve yemek borusunda yanmayı tetiklemektedir.
GASTRİT
Mide duvarının mukozadan mide zarına kadar olan bölümünde meydana gelen iltihaplanma reaksiyonu; inflamatuvar lezyonlar, akut eroziv gastrit veya kronik atrofik gastrit şekilde ortaya çıkabilen bir mide rahatsızlığıdır. Beslenme midedeki tahrişin azaltılması açısından önemlidir.
Diğer bir konu ise helikobakter pilori gibi gastririn başlıca sebebi olan enfeksiyon kaynağının kontrol altına alınması gerekmektedir.
Gastritte beslenme tedavisinde mide asidi seviyesinde değişiklik oluşturması sebebiyle kahvenin diyetten çıkarılması önerilmektedir. Yapılan tüm araştırmalarda kahve içimi ile gastrit semptomlarının alevlendiği gösterilmiştir.
DİSPEPSİ
Üst karın bölgesindeki mide ağrısı, mide ekşimesi, yemek sonrası rahatsızlık ve midede ağırlık hissi gibi semptomları ifade eden hastalık kompleksine dispepsi denilmektedir. Kahve içimi mide asit uyarımını tetiklediği için didpeptik semptomları da tetikleyebilmektedir.
Bu etkileşimler, bağırsak geçirgenliği ve gastrointestinal fonksiyonlar da dahil olmak üzere çeşitli fizyolojik süreçleri etkileyebilir. Dolayısıyla, kahve tüketimi ile IBS arasında bir ilişki olabileceği düşünülmektedir.
Fakat araştırmalar kahve tüketimi ile IBS semptomlarını etkileyip etkilemediği konusunun hasta bireye göre değişkenlik gösterdiği için kahve tercihinde tüketim sonrası semptomlara göre beslenmede yer alıp alınmayacağına karar verilmesi gerektiği belirtilmektedir.
KALP VE KARACİĞERİMİZİ KORUYOR
❚KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLAR
Düzenli kahve tüketimi, kardiyovasküler hastalıklardan kaynaklanan ölüm riskinin sürekli olarak daha düşük olmasıyla ilişkilendirilmiştir. Kahve içmeyenlere kıyasla risk yüzde 19 oranında azalmıştır ve en büyük göreceli risk azalması günde üç fincan kahvede bulunmuştur.
Kahve tüketimi , özellikle kadınlarda felç riski üzerinde koruyucu bir etkiye sahip olabilir. Araştırmalar, kahve tüketenlerin felçten kaynaklanan ölüm riskinin, içmeyenlere kıyasla yüzde 30 daha düşük olduğunu bulmuştur. Kardiyovasküler rahatsızlıklar için azalan risk, kahvenin antioksidan etkileriyle ilişkilidir.