Poliomyelit, diğer adıyla çocuk felci, kişiden kişiye bulaşan son derece bulaşıcı bir hastalıktır. Bu hastalık binlerce yıldır biliniyordu, ancak çocuklar genellikle çok küçük yaşlarda hastalığa yakalanıyordu ve bebekken bağışıklık kazanıyorlardı.
19. yüzyılın sonlarında ABD ve Avrupa'da büyük salgınlar başladı ve aşının bulunduğu 1950'li yıllara kadar devam etti.
Poliovirüs enfeksiyonuna yakalanan çocukların çoğu birkaç hafta içinde iyileşip fizik tedaviye ihtiyaç duyabilirken, daha ciddi vakalarda felç görülebilir.
1952 yazında, Dallas bölgesinin tamamında bir çocuk felci salgını baş gösteriyordu. Bu durum, çocuklarını korumaya çalışan ebeveynler arasında büyük bir paniğe yol açıyordu. Yaz tatili olmasına rağmen sokaklar neredeyse bomboştu, çünkü sıcak havanın tadını çıkaran pek fazla genç yoktu.
Paul, Temmuz 1952'de altı yaşındaydı. Bir gün, evinin ön bahçesinde oynuyordu. Ancak Paul, kendisinde bir sorun olduğunu hissediyordu. Boynu ve başı ağrıyordu, bu yüzden mutfağa gidip annesine söyledi.
Anne, çocuğu görür görmez onun hasta olduğunu anladı. Paul'un ateşi yüksekti ve yatakta kalmasını söyledi.
Beklendiği gibi hastane hasta çocuklarla doluydu ve herkese ulaşacak kadar doktor ve hemşire yoktu. İlk muayeneden sonra Paul'ün annesine oğlunun çok geç geldikleri için öleceği söylendi.
Koridorda Paul'ü fark eden başka bir doktor, çocuğu muayene etti ve akciğerlerini temizlemek için trakeotomi yapmak üzere onu hemen ameliyathaneye aldı.
Üç gün sonra Paul, başının üstünde vinil bir başlıkla uyandı. Hareket edemiyor, konuşamıyor veya öksüremiyordu. Duyabildiği tek ses, tüm vücudunu saran bir makineden geliyordu.
Hava basıncının döngüsü sayesinde solunumu uyaran negatif basınçlı bir ventilatördür. Bu döngüler inhalasyon ve yücelmeyi destekler.
Konuşamıyor ya da temizlemesi için birine işaret edemiyordu. Diğer çocuklarla iletişim kurmak imkansızdı. Ama ebeveynleri her gün hastanedeydi, oğullarının yalnız hissetmediğinden emin oluyorlardı.
Paul 18 ay boyunca Parkland Hastanesi'nde kaldı. Boynundan aşağısı felçliydi ve solunum kaslarının kontrolünü kaybetmişti, ancak iyileşmesine odaklanmaya devam etti.
Elbette bazı günler diğerlerinden daha zordu, ama o bir gün eve dönme olasılığına odaklanmıştı. Ve hayali 1953'te gerçek oldu.