ESİN Övet'i çok eskiden tanırım.
Ta, çaylak muhabirlik dönemlerinden.
Gazeteciliğin temelinin 'halkla ilişkiler' olduğunu bilen, mesleğini çevre ve insan ilişkileri üzerine kuran, magazin gibi 'iğneleyici' bir dalda gazetecilik yapmasına rağmen kişileri incitmeden mesleğini sürdürebilen ender meslektaşlarımdan biridir.
Esin'in, Oya Aydoğan, Mert Öğün ve Gizem Hatipoğlu ile beraber sunduğu Beyaz TV'deki Söylemesem Olmaz'ı hafta başından beri dikkatle takip ediyorum. Yazmak için ise programın biraz dem tutmasını bekledim. Zira ünlü konuk olmadan magazin sohbeti sunmak biraz handikap içeriyordu. Her gün aynı yüzleri gören, aynı konuşmaları duyan izleyicide zaman geçtikçe bir bıkkınlık oluşması olasıydı. Ancak gördüm ki, bu ekibin peşine takılacağı, ağzının içine bakacağı bir ünlüye ihtiyacı yok. Yine de en azından haftanın bir günü A klasman bir ünlüyü konuk etmelerinde fayda var.
Bir de, dört yorumcunun yer aldığı tüm programlarda olduğu gibi; herkesin birden konuşma isteği bazen trafik kaosu yaratıp izleyicinin konuyu anlamasını engelliyor. Bu gibi durumlarda Kaptan Esin'in dümeni bırakmaması gerekiyor.
Aydoğan ise olması gereken en doğru yerde duruyor. Hem televizyonu ve şov dünyasını yakından izliyor, hem pek çok ünlünün gizli dünyasından haberdar, hem de lafını esirgemiyor. Bütün bunları yaparken de saygı sınırlarını ihlal etmiyor. Bir de o saf hallerinin arkasına gizlediği hınzırlığıyla "Yapıyollar, ediyollar" demesi yok mu, bayılıyorum. 'Söylemezsem olmaz' diyeceğim bir nokta daha var: Program altın gününde magazin dedikodusu yapan komşuların yorumundan bir tık ötede olmak zorunda.
Biraz daha istihbarat, biraz daha özel haber ve yayını 'kelle programı' olmaktan çıkaracak aktüel görüntülere ihtiyaç var.