Kadın kısmı sonunda delirdi.. 'İçtiğin kanserojen, yediğin kanserojen, giydiğin, kullandığın, elinin değdiği ne varsa kanserojen' diyen doktorlar, sonunda kadınları çıldırtmayı başardılar. Artık kışlık evlerde balkonlar birer seraya dönüşmüş durumda... Eskiden Çeşme civarındaki yazlıkların tek yeşili, özene bezene bakılan çimleriydi. Siz şimdi gelin görün... Bir köşe illa ki patlıcan, biber, domates, maydanoz krallığına çevrilmiş... Salata mı yapılacak? Çık bahçeye, kopar birkaç sap maydanoz, dereotu, roka... Uzun saksılara dizdiğin domatesler kızardıysa, kopar onlardan da bir iki tane.. Fakat anladığım kadarıyla henüz pirinçte zorlanıyoruz! Çünkü bahçeler hadi yine bir derece de, balkonlar o kadar suyu kaldırmıyor, alt kata sızıyor... Ortak bir kararla apartmanların arka bahçesi çeltik tarlasına çevrilebilir aslında... Hmmm... düşünülmeli...

***
Hani neredeyse iplik eğirip kumaş dokuyacağız evde... Aman katkı maddeli olmasın, organik olsun, 'hand made' olsun diye diye, nefes almaya korkuyoruz artık... Mesela benim, artık kediye verdiğim kuru mamalar bile canımı sıkıyor. Vicdan azabı çekiyorum. Hazır mamadan vazgeçsem, tavuk alıp evde haşlasam, suyunu çorba yapıp ben içsem, ciğerini, derisini ona versem? I-ıh! O da olmaz... Tavuklar da artık hormonlu, malum.. Dolayısıyla yumurtalar da.. Et bulyonları zaten hiç saymıyorum, siz de aklınızdan bile geçirmeyin... Onlar adeta birer küçük kanser yapıcı tablet!
***
Sadece yediklerimiz içtiklerimiz mi? Deterjanlar zaten en birinci tehlike! Ahh bakın bunu mesela yeni duydum... Bulaşık makinesi deterjanları tabak çanağın üzerinde kalıntı bıraktığı için, artık bazı kadınlar, detarjan gözüne basıyorlarmış arap sabununu.. Dediklerine göre missss gibi çıkıyormuş tavalar, kepçeler... Parlatıcı gözüne de elma sirkesini dökünce... Ohhhh pırıldasın bardaklar, kaşıklar... Söylüyorum işte size... Bedeni sağlıklı tutacağız diye ruhu ıskalayıp, iyice delirdik diye!