Eskiden duygularını saklayan, ketum insanlara "ağır abi" der geçerdik. Şimdi ise bu durum tıbbi bir mesele hâline geldi. Üstelik Z kuşağını suçlamak gibi bir kolaycılığa kaçmayalım; bu mesele jenerasyon dinlemiyor. Baksanıza, patronunuzdan sevgilinize, komşunuzdan ünlülere kadar herkes "Anlamıyorum, ne hissediyorum bilmiyorum" diye dolaşıyor.

Peki, bunun sebebi ne? Sürekli ekrana bakarak yaşamak mı? Duygulara dair binlerce terapi videosu izleyip hiçbirini içselleştirememek mi? Yoksa her şeyin hızlanmasıyla duygularımızın da hızla tüketilmesi mi? Buyurun, çağa uygun yeni bir sendromumuz var, iyi günlerde kullanın. Peki aleksitimi çağında aşk nasıl olur derseniz? İşte onun cevabı karmakarışık.

ALEKSİTİMİ ÇAĞINDA AŞK
Aşk mı? O da artık aleksitimiye kurban gitti. Eskiden aşkın bin bir hâli vardı: Tutkulu aşk, platonik aşk… Şimdi ise elimizde sadece belirsizlik var. "Seni seviyorum ama tam olarak nasıl bir sevgi bilmiyorum", "Sana bağlandım ama neden bilmiyorum", "Özlüyor gibiyim ama emin değilim."

Çağımızın romantizmi işte bu: His var mı, yok mu belli değil. Sevgilinizin size olan duygularını çözmeye çalışırken kendinizi bir psikoloji makalesi tararken buluyorsanız, geçmiş olsun.

Aleksitimi çağında aşk, hissetmekten çok analiz etmekle geçiyor. Sahi duygularımızı kim çaldı, biz ne ara bu hale geldik? İlerleyen günlerde Beyhan Budak'tan açıklamalı bir video gelir de hepimiz aydınlanırız.