Seminerde, Terim, Kocaman Aybaba'yı örnek yaparsan...

TFF'nin eski başkanı Mehmet Ali Aydınlar, "Maç oynanırken kural değişmez" demişti. Bu doğru ve mantıklı cümleyi sporun her türlüsüne uygulayabilirsiniz. Neden mi?
Devre arası Antalya'da yapılan hakem seminerinde Hollandalı eğitmen Uilenberg hakemlerimize, altını çizerek yazıyorum kulübelerle ilgili yeni bir talimat verdi. Kural değişikliği değil tamamen bir TALİMAT. Sezona başlarken oyun kuralları bir talimatla by-pass edildi.

ANTALYA'DA NE OLDU?
Ne dedi Uilenberg: "Kulübede teknik adamların oyun alanını ihlal etmesine izin vermeyeceksiniz. Oyuncu ya da teknik adam olası bir hakem kararına tepki amaçlı, ceketini yere fırlatırsa, elindeki suyu atarsa ya da yerdeki suyu tekmelerse, kulübeye yumruk atarsa kulağından tutup atacaksınız."
Futbolun duygusu, ruhu olmayacak; hakaret olmadan yapılan anlık tepki gösteren ister futbolcu ister teknik adam anında 4. hakem tarafından tribüne gönderilecek. Yani 4. hakemler kulübelerin dedektifliği yapacak.
Futbolu oynayanlar insan.. İzleyenler insan. Futbolcuları yönetenler insan. Maçı yönetenler de insan olmasına rağmen kurallar ve talimatlar ROBOT..
TV8'in Spor Müdürü Serhat Ulueren'i aradım ve kendisine, "Antalya'da izlediğin hakem seminerinde kulübe ihlalleri ders olarak gösterilirken Fatih Terim'in, Samet Aybaba'nın ve Aykut Kocaman'ın örnek olarak gösterildiğini söyledin, doğru mu?" diye sordum. Serhat bana, "Bir hakem arkadaşa sordum. Hakem arkadaş bana örneklerde bu isimlerin verildiğini söyledi" cevabını verdi.

FUTBOLCULAR ROBOT DEĞİL
Yetinmedim. Çok sevdiğim faal bir hakeme telefon açtım ve Serhat'a sorduğum soruyu yönelttim, onun yanıtı da Serhat'ınki gibi oldu. O kıymetli hakem şöyle dedi: "Bu talimatı uygularsak başımız derde girer" dedi sonra da Uilenberg'in "Uygulayacaksınız" dediğini vurguladı. Eğitime saygım var. Bunu sık istiyoruz. Ama derste kulübe ihlallerine Terim'i, Kocaman'ı ve Aybaba'yı getirirseniz hatta hakemi aldatma konusunda Burak'ı barkovizyonda gösterirseniz yanlış olur. Herkes aynı anne ve babadan doğmuyor, aynı karakterle ve algılamayla büyümüyor. Bu isimlerin ders konusu olarak gösterilmesi bilinç altı olarak hakemleri olumsuz etkiler. İster eski futbolcu, ister hoca, ister eski hakem olsun yıllarca sahada görev yapanlar, sahanın dışında yorum yaparken "Bukalemun" oluyorlar.
Hani eski hakemlerimiz TV'de, "Hakem o penaltıyı verdi ya da o oyuncuyu attı ama doğru mu yoksa yanlış mı attı yönünde kafası rahat değil. Aklı orada kaldı maçtan koptu" derler ya.. Kulübe ihlallerinde bu üç büyük kulübün hocaları barkovizyona gelirse hakemlerin aklı mı karışır yoksa cesareti mi gelir bilemem. Maç oynanırken talimat yeşerten sayın Hollandalı Uilenberg'e bir sözüm var: Futbol robotların değil, insanların oynadığı bir oyun. Türkiye de bir FIFA ve UEFA ülkesidir, deneme yanılma laboratuarı değildir.

KULÜBEDE TAFFAREL OLMALI
Terim atıldıktan sonraki söylemlerinden dolayı sezonu kapattı gibi görünüyor. Ümit Davala ve Hasan Şaş da "Saha ihlali" yüzünden Karabük'te kulübede olmayacaklar. Galatasaray'ı bu sıkıntılı süreçte kulübeden Taffarel idare etmeli. Taffarel, Dünya Kupası'nı kaldırmış, G.Saray ile UEFA ve Süper Kupası'yı kazanmış, her kesimin her yerde saygı duyduğu sempatik bir isim. Hem enerjisiyle hem de Terim'i yakından tanımasıyla Galatasaray'ı kulübeden sakinlikle yönetebilecek bilgi ve birikime sahiptir.

REAL NASIL BİR TARAFTARA OYNAYACAĞINI GÖRMELİ
Tarih: 7 Mart 2001.. Galatasaray, Şampiyonlar Ligi 5'inci grup maçında tarihi Ali Sami Yen'de Milan'ı ağırlıyordu. Stat ağzına kadar doluydu. Galatasaray, Milan'ı Hagi ve Jardel'in golleriyle 2-0 yendi. Galatasaray seyircisi maç boyu bir dakika bile susmadan takımını müthiş destekledi. Maçtan sonra Milan'ın kaptanı Maldini şu yorumu yaptı: "Beni kimse bu statta 22 bin kişinin olduğuna inandıramaz. Statta öyle bir tezahürat vardı ki; maç boyu bir kez bile kalecimiz Dida'nın sesini duyamadım."
Hiç hayalci olmadım, gerçeklerle de yüzleşmekten kaçmadım. Galatasaray'ın bu gece Real Madrid'i eleme şansı tamamen mucizelere bağlı. Ancak elenmenin de bir adabı olmalıdır. Yani Galatasaraylı oyuncular çeyrek finalde Devler Ligi'ne "Kazanarak" veda etmenin inancı ve çabası içinde olmalıdır. Galatasaraylı futbolculara kazanma isteğine ya da hedefine en büyük desteği yine Galatasaray taraftarı vermelidir. Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarlarının takımlarını ateşleyici gücü asla bir Real Madrid'de, Barcelona'da ve Milan'da yoktur.

RONALDO DA ŞAŞIRSIN
52 bin kişilik TT Arena'nın akustik gücünü düşünürsek Galatasaray taraftarı öyle bir tezahürat gücü yaratmalıdır ki; Ronaldo ve arkadaşlarına maçtan sonra tıpkı Maldini gibi, "Kimse bize bu stada 52 bin kişi olduğunu inandıramaz" yorumunu yaptırmalıdırlar.