Utanmıyorlar. Hiçbir zaman da utanmayacaklar.
Cesetlerin parmaklarından alyansları çekip çıkaranlar mı üzüleceklerdi bu depreme?
Ülkemiz bir yanıyla müthiş bir dayanışma örneği sergiliyor, öbür yanıyla çok rezil bir vahşi hayvan sergisine dönüştü...
Politikacılar pıstılar. Fazla konuşamıyorlar.
Genelgeçer birkaç laf edip susuyorlar.
"Milletin sesi duyulmalı" falan filan.
Gazeteciler bin beter...
"Erdoğan gitsin de ne olursa olsun" yaklaşımı gözlerini karartmış, ellerini bağlamış, yürekleri nasır tutmuş.
Tek sorumlu oymuş.
O zaman biz de 1939 depreminden dolayı Milli Şef'i suçlayalım!
Demirel'in de Ecevit'in de dönemlerinde depremler olmuştu, onlara da küfür mü edeceğiz?
Herif lafa yıkıntılardan giriyor, dönüp dolaşıp bağlıyor: Gidin artık.
Marketler yağmalanmış.
Suyu, gıda maddelerini anladık da, kasayı götürmüşler.

***

"Siber puştlara" gün doğdu...
Her türlü hakareti ediyorlar, her türlü yalanı sıkıyorlar.
Bunlar iktidarın politik düşmanları. Bir de düz dolandırıcılar var.
Kızılay, AFAD gibi sitelerin "taklitlerini" yapmışlar! Pes.
Bağış yapıyorsun, gitti paran dolandırıcının cebine.
Bunlar önlendi, ama Facebook'ta sayfa açan var.
Fotoğraf ve video da yayınlıyorlar.

***

Bir de "klasik kazıkçılar" var tabii.
59 liralık kalem pil çıkmış 283 liraya...
89 liralık battaniye çıkmış 182 liraya.
Bebek sütü 259 liraydı, şimdi 276 lira.

***

Bir gazeteci vardı, eski bakan, yönetici...
Erdoğan çocuklara "iPad" dağıtıyordu.
Kendini çamur atmak zorunda hissetmiş, şöyle demişti:
"Elektronik tabletler zararlı ışınlar yayar!"

***

Tanı bunları, tanı da büyü.