YARIŞMACILARIN pek çoğu için müzik yarışmalarında birinci olmak, yaşamın anlamına eş değer. Kimi sevgilisini, kimi çocuğunu, kimi hasta annesini bırakarak, 3 buçuk ay boyunca bir eve tıkılıp kalmayı göze almış. Neredeyse hepsi bu yarışmayı kazandıkları taktirde tüm hayatlarının değişeceğine inanmışlar. Bir jüri üyesi olarak bu genç insanların bundan sonraki yaşamlarının yönünü çizecek kararları almak kolay değil. Hele Akademi Türkiye gibi finalistlerin tümünün yetenekli, zeki ve etkileyici gençlerden oluştuğu bir yarışmada "tercih kullanmak" çok daha güç. Ama bu yarışmayı diğerlerinden ayıran çok önemli bir özellik var. Jüri üyeleri burada yalnızca gecelik performansları değerlendirmiyor. Akademi çalışmaları boyunca öğretim kadrosunun verdiği notlarla birlikte, hem Akademi'de hem de evde adayların kendilerini ifade etme tarzları, diğer adaylarla ilişkileri, icra ettikleri sanata yaklaşımları, özetle hayatın içindeki "duruşları" da onların elenmelerini ya da yola devam etmelerini sağlayan en önemli etkenler olarak jürinin yorumlarında ifadesini buluyor. Bu nedenle Akademi Türkiye'nin yaratacağı yıldız, sadece "iyi bir şarkıcı" değil, gençlerin bir an bile "Acaba?" diye tereddüt etmeden idol olarak benimseyecekleri "doğru insan" olacak. Ne dersiniz? Sizce de işimiz zor değil mi?