Taşıyıcı annelik meselesi, atv'nin yeni dizisi Bebeğim ile alevleneceğe benziyor. Sanırım bu hafta magazin programlarında ünlülere sorulacak soru şu olacak: "Arkadaşınızın bebeğini karnınızda taşımaya razı olur musunuz?" Gerçekten de yanıtı güç bir soru. Bir bebeği emanet olarak 9 ay 10 gün boyunca taşımak, ona can vermek, kendi kanınla beslemek, binbir acıya katlanıp doğurmak ve sonra "sahiplerine" geri vermek kolay olmasa gerek. Ben yıl sonunda öğrencilerinden ayrılacağı için gözyaşı döken hatta günlerce bunalıma giren öğretmenler tanırım. Hele ki karnındaki bebekten ayrılmak?.. İşin ahlaki boyutu bir yana, duygusal düğümleri çözmek bile başlı başına bir mesele. Aslında Bebeğim dizisindeki bir sahne, gelecek bölümlerde yaşanacak olayların fragmanı gibiydi. İki canciğer dost, oyuncak bebekleri Tarık için zamanında çokça çekişmişlerdi. Görünen o ki, gelecek bölümlerde gerçek bebeği paylaşmak adına da kendilerini büyük bir çekişmenin içinde bulacaklar. Peki bebek kimin olacak? Kim daha gerçek bir anne? Onu aylarca karnında taşıyan mı, yoksa "sipariş" veren mi? Hepsinden de önemlisi, kadından çocuk puseti olur mu? Kadın yumurtası alım-satımı ve taşıyıcı anne pazarının merkez üssü olarak Güney Kıbrıs gösteriliyor. Dizinin yapımcıları ve senaristleri yaptıkları araştırmalar sonucunda taşıyıcı anneliğin burada bir "mesleğe" dönüştüğünü hayretle gözlemlemişler. Hatta 5'inci kez taşıyıcı annelik yapmaya hazırlanan kadınlara bile rastlamışlar. Bebeğim, bir tabuyu tartışmaya açıyor. Konunun önümüzdeki günlerde "ahlaksız teklif" kadar su götüreceğini söylemek, kehanet olmaz.