Doktorum, bu köşeden sıkça övgü alan nitelikli sağlık programlarından biridir. Ama yılda bir-iki kez kantarın topuzunu kaçırdıkları oluyor. Önceki gün yine böyle bir programa şahit oldum. Doktor Aytuğ Kolankaya canlı yayında doğum yaptırdı.
Ameliyathanedeki görüntüler hiçbir yazılı ya da sözlü uyarı ve sansür uygulanmadan 'olduğu gibi' ekranlara geldi.
Doktor bir yandan annenin karnını keserken, diğer yandan röportaj veriyordu. Muhabir de adeta bir stand up gösterisini ya da futbol maçını anlatır gibi tuhaf bir tavır takınmıştı. Kesiğin rahme kadar ilerleyişi, bebek Hazal'ın kanlar içinde gelişi, an be an ekranlara yansıdı.

PEKİ YA ÇOCUKLAR?
Doğum, tabii ki tıbbi bir olaydır. Ama aynı zamanda insan yaşamının en kutsal, en mahrem, en yüce anıdır. Doğum anına sadece 'tıbbi' açıdan yaklaşmak, geri kalanını ihmal etmek ya da önemsememek anlamına gelir.
Bu nedenle mahremiyetin delinmesi sadece doğum yapan kadının iznine tabi olamaz. O mahremiyet, tüm insanlık adına korunmalıdır.
Zira gündüz kuşağında, ekran başında yetişkin olmayan izleyicinin de bulunduğu asla unutulmamalı. Bir doğum anı, çocuk üzerinde ciddi bir travma etkisi yaratabilir. Hele yanında olayı ona anlatacak, izah edecek bir ebeveyn bulunmuyorsa; bir kız çocuğunun tüm cinsel yaşamını olumsuz yönde etkileyecek bir etki yaratabilir. Sadece kız çocukları mı? Bu sahne pek çok erkek çocuğun ya da ergenlik çağındaki delikanlının da psikolojik merkezli cinsel sorunlar yaşamasına yol açabilir.
Doktorum gibi sağlık sorunlarına son derece pozitif ve duyarlı yaklaşan bir programda, işin bu yönünün atlanmasını bir türlü kabul edemedim doğrusu...
Köşemize ulaşan şikayet mektupları ise bu görüntüler karşısında benim gibi 'dokuz doğuranların' çoğunlukta olduğunu gösteriyordu.