Sinema Yazarları Derneği'nin düzenlediği '40. Türk Sineması Ödülleri' ile ilgili tartışmalar hala sürüyor. 'Yumurta' filminin neredeyse tüm ödülleri toplaması ve diğer filmlere seçiciler tarafından 'hiç yokmuş' gibi davranılması gerçekten de tuhaf. Popüler olanlar maalesef bu tür ödüllerde onurlandırılmıyor. (Bu konular derin konular. Onun için Mahsun Kırmızıgül bu konulara kafayı fazla takmasın. 'Mutluluk' bile ödül alamadıktan sonra Mahsun daha çok bekler!) Neyse; bizim konumuz başka... Geçen hafta Oscar ödül törenini izlemek için çoğumuz uykusuz kaldık. Neredeyse tüm dünyanın en görkemli, en yıldızlı, en şık, en çok konuşulan gecesinin tanığı olacaktık. Bir de heyecan vardı tabii; kim kazanacak, bu yıl kimler taçlanacak diye... Oscar gecesi, tarihine yakışır bir şekilde gerçekleşti. Töreni canlı yayınla dünyanın dört bir yanından milyonlarca insan izledi. Rüzgarı hâlâ devam ediyor. Bütün dünya medyasında hâlâ sayfalarca o gece anlatılıyor. Anne Hathaway ile Heidi Klum'un kırmızı halı üzerindeki kırmızı elbiseli görüntüleri çoktan hafızalara yerleşti. Derken... SİYAD Ödül Töreni tarihi geldi. (Davetin olduğu günü unutmuşum. Hazırlıksızdım yani. Üzerimdeki kıyafetle o geceye gidemeyeceğime karar verdim ve gitmedim. Oysa olabilirmiş!) Oraya da kırmızı halılar serilmiş. Oscar ödül törenlerinde olduğu gibi. Ama o kadar işte! 'Yumurta' ile 'En İyi Kadın' ve 'En İyi Erkek' oyuncu ödüllerini alan Saadet Işıl Aksoy ile Nejat İşler'in kırmızı halı üzerindeki hallerine bakın. İşler'in üzerinde blucin var. Hiç mi heyecanı yoktur bu işin, hiç mi keyfi yoktur? Hollywood'un tırnağı bile olamaz mıyız sahiden?