Yeni dizi sezonu açıldı... Binbir emekle hazırlanan dizilerin yine bazıları tutacak, çoğu ise yayından kalkacak.
Sonra da reyting sistemi üzerine ağlak savunmalar dinleyeceğiz.
Yahu, hayatın her alanında amansız bir mücadele var; birilerinin kazanıp birilerinin kaybetmesi doğanın kanunu.
Ama bizde kaybeden çok; TV sektörü adeta dizi mezarlığı.
Dizi yapımcıları altın vuruş yapıyorlar! Ya hep, ya da hiç mantığıyla tüm silahlarını sahaya sürüyor, anormal paralar harcıyorlar ama para her zaman başarı getirmiyor.
Oysa; düşük reyting alsa bile hem TV'ye, hem de yapımcıya para kazandıracak kadrolar kurulmalı, bütçeler oluşturulmalı.

REKABET SAĞLIKSIZ
Ancak Türkiye'de reyting birinciliği her şey demek!
Birincilik uğruna kanallar büyük zararları bile göze alıyor.
Sadece büyük kanallar zarar etmiyor, tematik kanallar da zararda. TV sektöründe sağlıklı bir ticari rekabet yok.
Atıyorum, bir kanal yöneticisi ticari zekasını, deneyimini konuşturup yoktan başarılar elde ediyor ama bir başkası bastırıyor parayı, zarar edip onu geçiyor! Türkiye'de TV yöneticilerinin de mesleklerini keyifle yaptıklarını düşünmüyorum!

BAŞKA YERDE YOK
Türk izleyicisi aslında çok şanslı, hiç şikayet etmesinler. Bir günde izleyecek altı-yedi dizi alternatifine sahipler. Haftada 50-60 dizi yayınlanıyor, vizyondan yeni çıkmış filmler artık daha kısa sürede ekrana geliyor. Son birkaç yıla kadar Avrupa liglerinin çoğunu da bedava izliyorlardı.
TV sektöründe gerçek bir ticari rekabet yaşansa, izleyiciler iki bölümde sıkılıp izlemekten vazgeçtikleri dizileri bile ararlar.
Rakamlarla konuşalım: 2010-2011 ve 2012'nin son günlerinde yedi büyük kanalda, toplam 263 yerli dizi yayınlandı. Ve bu dizilerden sadece 26'sı planlandığı gibi yoluna devam etti. 236 dizi ise yayından kaldırıldı. Böyle bir örnek başka bir ülkede yok.
Asıl soru ise bu değirmenin suyu nerden geliyor? Ve neden geliyor?