Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HİLAL KAPLAN

Fırat Kalkanı’nın riskleri

Türk Silahlı Kuvvetleri Özel Kuvvetleri'nin desteği ile hareket eden Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) unsurlarının bir hafta içinde 36 köyü DAEŞ'ten temizlemesi, yüze yakın DAEŞ militanının öldürülmesi, sahadaki tek başarılı mücadele gücü olarak yansıtılan 'YPG miti'ni yıkan bir neticedir. Demek ki doğru lojistik destek ve hava koruması sağlandığında, ÖSO unsurları da en az YPG kadar sonuç alıcı hareket edebiliyormuş demektir.
Hârekâtın şimdiye kadarki başarısı sadece bu da değil. DAEŞ'ten temizlenmiş bir sınır hattının yanı sıra, Türkiye'nin DAEŞ'le mücadele etmediği şayialarına da darbe vurulmuş oldu.Türkiye'nin 'esnek' sınır politikalarını suçlayan 'uzman'ların elinden bir elma şekerleri daha alındı.
Ancak Türkiye sahadaki gücünü kanıtladıkça homurdanmalar ve müdahaleler de artabilir. Nitekim koalisyon uçakları, TSK ve ÖSO, Al Kulliyah'ta DAEŞ'le çatışırken, bölgede uçaklar olmasına ve Türk tarafı çağrı yapmasına rağmen karşılık vermemiş.
Türkiye kendi uçaklarıyla desteğe gelmiş. Buna ek olarak, ABD Savunma Bakanı Ashton Carter, TSK ile YPG'yi eşitleyen açıklamalarda bulundu. Bu yüzden ABD Büyükelçisi John Bass, Dışişleri Bakanlığı'na çağrılıp uyarıldı ve ardından Dışişleri Bakanlığı şu yanıtı verdi:
"Müttefikimiz ABD'nin, Menbiç şehir merkezine yönelik haziranda başlayan ve şehrin DAEŞ'ten arındırılması suretiyle tamamlanan operasyon öncesinde tarafımıza ilettiği, herhangi bir PYD/YPG unsurunun operasyonun ardından Fırat Nehri'nin batısında kalmayacağı yolundaki taahhüdünün bir an önce gerçekleşmesini bekliyoruz.
ABD'li yetkililerin Fırat Kalkanı Harekâtı'nın kapsam ve hedefleri konusundaki beyanları üzerine ABD'nin Ankara Büyükelçisi nezdinde üst düzeyde gerekli girişim yapılmış ve bu tarz beyanların hiçbir şekilde kabul edilemez bulunduğu, müttefiklik hukukuyla bağdaşmadığı vurgulanmıştır." Üç gün önce TSK güçleri ile Amarna'da çatışmaya giren ve bir askerimizi öldüren YPG'lilerin üzerinden PKK lideri Öcalan'ın armasının çıkması, ABD'nin DAEŞ'le mücadele özel temsilcisi Brett McGurk'un YPG adına plaket verdiği Polat Can'ın PKK bünyesinde Türkiye'ye karşı terör saldırılarında bulunmuş bir 'eski' PKK üyesi olması, Türkiye'de PKK adına canlı bomba saldırısı yapmış iki PKK'lı teröristin YPG saflarında eğitim görüp Suriye'den ülkeye giriş yapmış olması, PKK yöneticisi Duran Kalkan'ın Suriye'ye "daha fazla" güçlerini aktaracağını ilan etmesi gibi veriler üst üste konduğunda Türkiye fazla bile sabretmiş görünüyor.
Bu arada Esed rejiminden sonra İran'dan da, Türkiye'nin Suriye müdahalesini bir an önce bitirmesi yönünde bir rahatsızlık açıklaması geldi. Elbette Türkiye, bunları kulak arkası edip yoluna devam edecektir. Ancak süreç ilerledikçe, Türkiye'nin ayağını çamura batırmak için önümüze fazlasıyla komplikasyon çıkaracaklarının farkında olmak gerekir.

***


Brezilya'nın 17-25 Aralık'ı başarıya ulaştı!
"Bizimkisi bir faiz hikâyesi" ve "Brezilya neyimiz olur?" yazılarında dikkat çekmeye çalıştığım, yargı darbesi başarıya ulaştı ve Başkan Dilma Rousseff dün çoğunluk oyu ile azledildi. Türkiye'de de, Ocak 2015'te, Meclis'teki Yüce Divan oylaması sırasında benzer bir girişim olmuş ve nerdeyse kıl payı aynı bataklığa saplanmaktan kurtulmuştuk.
Şayet o bataklığa girilseydi, muhtemelen askerî darbe olmasına gerek kalmadan, yargı eliyle önce Külliye'ye 'hapsedip', sonra etrafını 'kuşatıp' ardından direkt Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ulaşacaklardı. Velhasıl, darbe bizde birden çok kez direkten döndü...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA