DTP'li Pervin Buldan'ın arabasının, uyuşturucudan gözaltına alınan kayınbiraderi Nihat Buldan tarafından kaçakçılık için kullanıldığı iddia ediliyor. İçişleri Bakanı Beşir Atalay ilişkiyi doğrularken, Pervin Buldan, suçlamaları kabul etmiyor.
İşin içine PKK-DTP girince, doğru ile yanlışı birbirinden ayırmak kolay değil.
Pervin Buldan'ın eşi Savaş Buldan, bir faili meçhule kurban gitmişti. 1994'te Çınar Otel'den, silahlı şahıslar tarafından kaçırılmış, 2 gün sonra cesedi, Bolu'nun bir köyünde yola atılmış olarak bulunmuştu.
Her şey, Susurluk raporunu hazırlayan Kutlu Savaş'ın dediği gibi, Çiller'in bir cümlesinde gizliydi: "PKK'ya yardım eden işadamlarının listesi elimizde."
Devlet, Behçet Cantürk'ten sonra, Savaş Buldan'ı da temizlemeye karar vermişti.
"Yetkililer", her ikisinin de, uyuşturucu kaçakçılığına bulaştığını, bu paraların bir bölümünün PKK'ya gittiğini düşünüyordu. Susurluk'u araştıran Kutlu Savaş, raporunda, "hukuk devleti kuralları içinde suçlu görünenlerin infaz edilmesi kararının alınabileceğini, ama bunun devlet ciddiyeti içinde uygulanması gerektiğini" vurguluyordu. Susurluk ise, Savaş'a göre, "işin rayından çıkıp, kişisel menfaatlerin gündeme geldiği bir uygulamanın adıydı."
Kısaca maziye girmemizin sebebi, buz dağının sadece suyun yüzünde kalan kısmıyla yetinmemek içindir. Pervin Buldan, uyuşturucu, PKK ile ilişkiler ve yargısız infaz gibi, çok ağır sorunlardan oluşan bir geçmişe sahiptir. Geçirdiği travmalar tedavi edilmeden, Meclis'e giren bu insanın, pimi çekilmiş bomba gibi dolaşmasını doğal karşılamak gerekir. Kürt meselesini çözmeye uğraşırken, yara almış psikolojileri göz ardı edemeyiz.