Gezi Parkı eylemleri ve polis müdahalesi üzerine Batı'dan gelen eleştiriler, hükümet cenahında tepkiyle karşılanıyor. Her geçen gün, Avrupa ile aramıza giren mesafe artıyor. AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu üyesi Stefan Fülle, hükümetin ihtiyacının aşırı güç kullanımı değil, diyalog olduğunu hatırlattı; Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Swoboda, "Başbakan parti lideri gibi değil, devlet adamı gibi davranmalı" dedi. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komiseri Navi Pillay, polisin aşırı güç kullanmasının sona erdirilmesi çağrısında bulunurken, sorumluluğun hükümette olduğunu belirtti. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon, azami itidal ve yapıcı diyalog tavsiye etti.
Konuşanlardan hiçbiri Türkiye'nin de, Başbakan'ın da düşmanı değil. Komplonun bir parçası olarak da görülemezler. Dünya meselelerine âşina olan bu isimlerin, herhalde "faiz lobisi" tarafından kandırıldığını iddia edemeyiz. Demek Türkiye'de, iktidarın hakkıyla değerlendiremediği bir şeyler oluyor. Başbakan'ın, yakın çevresinin telkinlerinden ziyade, bu tavsiyelere kulak vermesini diliyorum.
Adım adım Batı'dan uzaklaşıyoruz. Avrupa Parlamentosu'nun ve Avrupa Birliği Komisyonu'nun toplantısına katılması öngörülen Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Brüksel'e gitmekten vazgeçti. Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi'nin Türkiye ziyareti iptal edildi. 27-28 Haziran'da yapılacak olan Avrupa Birliği-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu toplantısı tehlikeye girdi. 26 Haziran'da açılması beklenen 22'nci Fasıl'ın akıbeti belirsiz.
Bunun yanı sıra, barış sürecinde adım atılamıyor. Bütün enerjiyi Gezi süreci aldı götürdü. Herkes, bu gösterilere kilitlendi.
Teşhisi doğru koyarsak, gereken tedaviyi de gerçekleştirebiliriz. Aksi takdirde, Türkiye'nin istikrarını sarsan ve itibarını zedeleyen gelişmeleri önlemekte zorlanabiliriz.