Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi bugün İstanbul'da açıklanıyor. Bakan Nihat Ergün; "ülkemizin orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya'nın üretim üssü olmasını" amaçlayan belgeyi, kamuoyu ile paylaşacak.
TUSKON, TÜSİAD, MÜSİAD, TİM ve TOBB gibi iş dünyamızın sivil toplum örgütleri de bu tanıtım toplantısında hazır bulunacak.
Bugünden sonra elimizde, en azından tartışabileceğimiz bir "strateji belgesi" olması, son derece olumlu bir gelişme...
Yıllarca dilime pelesenk ettiğim bir defosu var: Bizim sanayinin; kilosu 1-10 $ arasında mal deseniyle, kürenin büyük oyuncusu olamayışımız...
İhracatta ciroya odaklı dikkatimizi, katma değeri yüksek ürün desenine çeviremeyişimiz... Kritik soru şudur: Sanayi strateji belgesinin başlığında yer alan "orta ve yüksek teknolojili ürünler", eğer biz üretmez isek, nereden gelecek?
Bilişim, inovasyon gibi ardında strateji, toplumsal enerji ve yöntem taşımayan "iş dünyası geyikleri" ile bu işler olmuyor. "Tekstilden çıkalım uydu işine girelim" gibi hikmet dolu beyanlarla da olmuyor.
Dünün overlokçusu bugün yörünge jiroskobu montajı yapabilir mi? Bunun için emeğin, sanayinin, sanayicinin dönüşmesi gerekiyor.
Devleti, Anayasa'yı, hak ve özgürlükleri tartıştığımız kadar, bunu tartışmaya zaman ayırmadık.
Belki bu "belge" sayesinde, "üretim üssü" olma amacımıza hizmet edecek "akılları" devreye alabileceğiz.
Nitekim küresel kriz sonrası ortaya çıkan ihtiyaçlar, zaten böyle bir stratejiyi "zorunlu" kılıyor. Örneğin Doğu Akdeniz Dörtlüsü; Türkiye, Suriye, Lübnan ve Ürdün'den oluşan "güç birliği havzası", bölgesel işbölümü ile hayata geçebilecek.
Her ülke, kendi yetkinlik alanlarında, bir diğerinin yetkinliğine güvenerek "karşılıklı bağımlılık" odaklı "birlik" ile Voltran'ı oluşturacak.
Strateji, tam da bu ve benzeri gelişmelere hizmet etmek için var... Yalnızca ülke bazında değil, bölge ve hatta il bazında "neyi, nasıl" üreteceğimizin belirlenmesi, rekabetin yeni tanımını oluşturuyor. Bugünkü toplantı, tam da bu yüzden son derece hayati önem taşıyor.