Kentsel dönüşümün, inşaat sektöründen başlayarak ekonomiye vereceği ivmeyi, "düşürülen" vitesin, yeniden yükseltilmesi gibi algılamak mümkün. Beklenti, öngörülenin altına inen büyümeyi, Orta Vadeli Plan'da zikredilen %5 civarında tutmak. Bu sayede zaten ait olduğumuz orta-büyük kalkınma hızına sahip ülkelerden ayrışmamak. Peki, kentsel dönüşüm tek başına ekonomideki vites büyütmeyi sağlayabilir mi? Hayır ama olumlu yönde katkı vereceği kesin. Neticede 2013'te Türkiye ekonomisini şekillendirecek dinamiklerden yalnızca biridir büyüme oranı... Sırada bütçe disiplini, cari açık yönetimi ve büyümeyi besleyen ihracatın katkısı var.
ABD seçimlerini, daralmayı öngören düşüncenin kazanması halinde, bunun bütün dünya gibi Türkiye'yi de etkilemesi kaçınılmazdır. AB'deki durgunluğun kronik hal alması, Merkel'in Yunanistan'dan başladığı ve İspanya ile süreceği anlaşılan "hükümet komiserliği" freni, ekonomimiz için diğer bir dış etkeni belirliyor.
Ortadoğu'daki siyasal çalkantı ve savaş psikolojisi, süresine bağlı olarak, Türkiye'nin güneyindeki ekonomilerin tamamını belirleyecek unsurları barındırıyor. Zaten petrol, başlı başına bir sorun ve varildeki 10 $'lık artışın cari açığa verdiği 5 milyar $ yük, gündemimizdeki ekonomik duyarlılığın öteki boyutunu teşkil ediyor.
Toplamda şunu söylemek mümkün: Gaz mı fren mi tartışmaları çoktan bitmiş ve Türkiye tercihini, gaz pedalına daha yakın tutulan ayak ile ortaya koymuştur. Şimdi, buna uygun süreçlerin yönetilmesi gerekiyor ki bunların başında, bozulan Bütçe disiplinini yeniden iyileştirmek vardır.
2011, rekor büyüme yılı oldu. 2012'de ayağımızı gazdan fazla çektiğimizi anladık. 2013, bu veriler ışığında, vitesin (rekor olmasa da) uygun hıza getirilmesi yılı olacaktır. Bütçenin yapısını gördüğümüzde, uygun vitesin ne olduğunu anlayacağız. Bizim dışımızdaki yol durumunun (dünya ekonomisi) belirleyiciliğini hesaba katmak şartıyla...