Yılda bin 877 saat çalışma! Az buz bir rakam değil. Hele ki işyerinde gerekenden fazla zaman geçirmede, üç büyükleri dahi geride bırakıyoruz. Buna rağmen "cumartesileri yarım günü de çalışma süresine ekleyelim" önerisi geliyor bakanlardan...
Dünya, çok çalışma ile etkin çalışmayı ayırt edeli neredeyse 1 asır oluyor. Kaizen, toplam kalite benzeri yöntemlerin tümü, işte geçirilen süreyi daha verimli kılma amacı taşıyor. Çok çalışma, zamanın fonksiyonu iken etkin çalışma, verimin fonksiyonudur.
Başka bir örnek, çok çalışarak kaytarma üzerinden verilebilir. Hele ki değer yaratmayan iş süreçlerinin çok fazla olduğu kamu, noter, odalarda, sabah 8 akşam 6 çalışıp hiçbir değer üretemeyenlerimiz var.
Etkin çalışma konusunda alacağımız mesafe öylesine fazla ki birileri buna şimdiden kafa yorsa iyi olur diyorum. Misal ABD'de ortalama bir çalışan, 1 saatlik çalışma sonucu ülke milli gelirine 40 dolar katkı sağlıyor. Bu rakam AB ülkelerinde 29 dolar... Sıkı durun Türkiye'nin rakamı geliyor: Yalnızca 4 dolar!
Hal böyle olunca, 7/24 çalışsanız, ülkeyi bir üst lige tırmandıracak enerjiyi verimli kullanamıyorsunuz demektir. Bunun da yolu, değer yaratmayan iş süreçleri, iletişim süreçleri, ilişki süreçleri ve bilgi süreçlerini yeni baştan tanımlamak.
Misal sabah 8'de mahalleye gelip akşam 6'ya dek oturan muhtar, vatandaşlık numarası yüzünden artık yapacak iş bulamıyorsa, bu insana "daha çok çalış" demenin anlamı yok! Üretim yapısı çoktan tarih olmuş fakat hâlâ tezgâhı kurulu, yüzbinlerce işletmemiz var. Sanıldığı gibi tümü de kamuda değil. Öylesi özel sektör firmaları var ki 90'ların KİT'lerinden beter.
Buradaki çalışanlara "daha fazla çalış" diyebilir, onları işe getirebilirsiniz. Ancak etkin çalıştırmadıkça, çalışanlarınızın hayatını sizin de geleceğinizi ipotek altına almış olursunuz.