Yerel seçim sandıkları açılmadan günler öncesinde, yabancı yatırımcı ve piyasalar, sonuçları fiyatlandırmış ve neticeyi "istikrar çıkacak" diye ilan etmişti. Yanılmadılar... Yerel seçim sürecini etkilemek ve ekonomi üzerinden siyaseti tanzim gayretleri boşa çıkmıştı.
Seçimin ardından gördük ki Gezi Parkı gerginliği ve 17 Aralık operasyonu, ekonomiyi itibarsızlaştıramamış, yüzde 45.5'lik Ak Parti zaferiyle, kısa ve orta vadeli siyasi istikrar algısı yerleşmiş.
Şimdi yeni bir seçim var. Ağustostaki cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair beklentiler, 110 gün öncesinden şekilleniyor. Gerek yabancı fonlar, gerek yatırımcılar, gerekse yerli aktörler, siyasi istikrarın bu defa "uzun vadeli" olarak tescil edileceğini öngörüyor.
Sandıklar açıldığı günden bu yana ülkeye giren yabancı fon miktarı 5 milyar doları aştı. Ülke risk primi CDS geriledi, Borsa, operasyon öncesine tırmandı ve yatırım iklimi yeniden yeşermeye başladı. Dünkü enerji ihalesi de siyasi istikrarın kısa ve orta vadeden sonra "uzun" dönemde tescilinin işareti gibi...
Enerji, sıradan sektör değildir. Bütün sektörleri yatay kesen, "olmazsa olmaz" önemi vardır ve enerji gibi uzun dönemli projeye böylesine yüksek talep gelmesi, notçuların, IMF ve karamsar ekonomistlerin kolay anlayabileceği bir şey değildir.
Dünkü ihale Türkiye'nin 2023 hedeflerine duyulan güvenin yenilenmesidir. Bugünkü kurulu kapasitenin %90 fazlasına ihtiyaç duyacağımız 2023'e doğru, şimdiki büyüme hızının daha da artacağına duyulan inançtır.
Siyasi istikrarın uzun dönemde de satın alınmasıdır.