Spor kulüpleri hep başkanlarıyla özdeşleşir, başkanlarıyla anılır. Real Madrid'in unutulmaz başkanı Kont Bernabeu gibi... Stada bile adı verildi.
Fenerbahçe Stadı'na eski Başbakan Saracoğlu'nun adının verildiği gibi...
Bunlar efsane başkanlar, efsane olmanın gereklerini yerine getirenler...
Kulüp başkanlarıyla, camiaları özdeşleştirsek bile ayrı tutmak zorundayız. Çünkü camia her zaman liderini özel yere koyar.
Türkiye'nin sevilen kulübü F.Bahçe, 104 yıllık tarihinde başkanlarına hep böyle baktı.
Başarısız başkanlar, başarısız sporcular bahçeden çıkarıldı.
F.Bahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, 13 yıl önce göreve geldiğinde tedirgin bir başkan imajı veriyordu.Haksız da sayılmazdı.
O koltuk nice devleri ağırlamıştı.
Başkan Yıldırım, geleceğin, ekonomik seferberlikte olduğunu gördü.
Kısa sürede kulüp yeni yatırımlarla, yeni tesislere kavuştu. Parasal açıdan ezeli rakiplerini ezdi. Beşiktaş ve Galatasaray, sportif başarılarda Fenerbahçe'yi sollasalar bile, gerçeği görmekte zorlandılar.
FB, borsaya da adım atarak malum olanı ilam etti.

Yıldırım suçludur veya değildir!..
Bir insanı, hata yapsa bile, bir kalemde silemezsiniz. Buna "vefa" denir.
F.Bahçe, soruşturmada yasaya, yargıya, gösterdiği olumlu tavırla büyüklüğünü bir kez daha gösterdi.
Güç öyle bir sihirdir ki bulunduğu eli yakar. Bu suç işlenmiş dahi olsa, biz buna "güç sarhoşluğu" demeliyiz.
Bize göre, artık spor dünyasının önünde yeni bir yol var.
F.Bahçe şimdi ne yapmalı?
Kenetlenmeli...
İyiyle kötüyü ayırt etmeli.
Akılla vefayı karıştırmamalı...
Gözaltılar, Türkiye'nin en değerli markalarından birini yıpratıyor. İMKB 30 içinde yer alan zengin şirket eriyor.
Beş şampiyonluğu temsil eden "5'i bir yerde" forma satışları durdu.
Zaten sıkıntı çeken Lig TV, F.Bahçe ligden düşerse, gelir kaybına uğrayacak. Reklam geliri ve dekoder satışı düşecek.
Ve en önemlisi Türkiye için dünya derbisi anlamına gelen F.Bahçe-G.Saray maçlarını bir süre seyredemeyeceğiz.
Değer kaybını düşünebiliyor musunuz?
Başkan Yıldırım, FB için çok şey yaptı.
İtibar katsayısı çok yüksekti.
Bugün her şeyi tersine çeviren başkan konumunda. Daha da ötesi suç sabit olursa dünya futbol camiasına rezil olacağız. Adımız "şikeci"ye çıkacak. O nedenle tüm spor kulüplerine ve yöneticilerine bir çift sözümüz var. Aslında yenilmenin de, sporda olağan olduğunu kabul edip, ihtirastan arınırlarsa başarıyı yakalamış olurlar.
Yenilen olmadan yenen olmaz.
Zira başarı tek taraflı değildir.

Paşa kulubü

F.Bahçe "Paşa kulübü" olarak bilinir.
Genelkurmay başkanlarının büyük bölümünün F.Bahçeli olması bu yakıştırmanın sebebidir. O yüzden F.Bahçe başkanları da "sivil paşa" diye anılır.
Kulüp paşa kulübü olunca dokunulması da hayli zordu.
Bu tabu yıkıldı. Demek ki hiçbir kurum ve hiç kimse dokunulmaz değil. Bir gün birtakım hatalarınızın bedelini ödemek zorunda kalabilirsiniz.
Elbette F.Bahçe'yi ve başkanını yargılamadan suçlu ilan edemeyiz. Ancak fotoğraflanmış çirkin ilişkiler "İyi deliller olmasa bu operasyon yapılmazdı" dedirtiyor. Doğru ve yanlışı bir tarafa bırakırsak, toplumda herkesin adalete güveninin "dokunmayla" arttığını hissediyoruz. F.Bahçe'ye operasyon yapılması yıllar önce düşünülebilir miydi?
Bu iş nereye gider?
Herkes bunu merak ediyor. Bu iş zeki ve ahlaklı spora ve sporcuya gider. Şikede ikinci dalga beklenirken, Deniz Feneri'yle ilgili operasyon dokunulmazlara dokunulduğunu da bir kez daha gösterdi.