Biliyorsunuz Emin Çölaşan "namus timsali" bir gazeteci...
Nerde bir yolsuzluk, hırsızlık varsa üstüne gider, laik cumhuriyeti ve Atatürkçülüğü korumak için göğsünü siper eder... Şahsi menfaatlerini hiç düşünmez,hep vatanını düşünür... Bu "namus timsali" Çölaşan ile ilgili Nagehan Alçı bir seri yazı yazmıştı geçen yıl. Nagehan'a göre Çölaşan "Vatan millet bahane, şantajdan götürülen paralar şahane" ideolojisine mensuptu...
Çölaşan'ın minik kuşu Uzanların yaptığı soygunları belge belge önüne koyuyordu ama Çölaşan masa altına saklıyordu...
Uzanların çifte hesap tutarak dünya dolandırıcılık tarihine geçen şekilde İmar Bankası'nın içini boşaltma belgeleri önüne geliyordu... O belgeler de "özel arşiv"e giriyordu...
Aynı şekilde Karamehmet'le ilgili minik kuşunun getirdiği PamukBank-Yapı Kredi belgeleri de aynı arşive giriyordu...
Ve Çölaşan ne zaman patronu bu iki grupla kavga halinde olsa, ne zaman o grubun gazetelerinde sabah akşam Doğan ailesine küfredilse başlıyordu yaygaraya... "Uzanlar bana 500 bin dolar önerdi, geçiyorum oraya..." Gelsin 500 bin dolar Çölaşan "özel kasa"sına... Yolsuzluk belgeleri "özel arşiv"lerde saklı dururken şantaj paraları da "özel kasa"lara giriyordu...

Sonra bir başka gün "Bu sefer de Karamehmet bana 500 bin dolar önerdi,n'apayım acaba?" Gelsin bir 500 bin dolar daha Çölaşan "özel kasası"na... Defalarca "Durmak yok,şantaja devam" yöntemiyle iş gördü Çölaşan...
Çölaşan bu tür şantaj yöntemleriyle malı götürürken "Vatan, millet, devlet, tüyü bitmemiş yetimin hakkı" gibi palavralara da tam gaz devam ediyordu... Dünya dolandırıcılık tarihine geçen hırsızlık belgeleri Çölaşan tarafından sümenaltı ediliyordu... Yüzbinlerce yurttaşın banka mevduatlarını çalan soyguncular "N'olur n'olmaz,onlar üzerinden şantajla para kazanırım" diye himaye ediliyordu Çölaşan tarafından...
Nagehan Alçı bunları yazıp "Hadi yürekliysen dava aç da görelim" diye çıkışınca "namus timsali" Çölaşan yediremedi,dava açtı... Belgeler ortaya kondu ve geçen hafta mahkeme kararını verdi...
Nagehan Alçı haklı bulundu...
Çölaşan davayı kaybetti... Çölaşan'ın mahkeme tarafından incelenen "olağanüstü tutardaki" banka hesapları, eldeki somut dekontlar ve Aydın Doğan'ın meclis tutanaklarına geçen ifadeleri neticesinde "Şantajcı değilim" iddiasındaki Çölaşan hukuka yenildi...

Tam Türkçesi ile Çölaşan'ın şantajcılığı mahkeme tarafından tescillendi... Mahkeme kararıyla resmen bir şantajcı olarak kayıtlara geçti bizim Emin... (Kendisi insanlara ilk ismiyle hitap etmeyi çok sever biliyorsunuz.)
Bak Emin, hadi adamsan bu dediklerime itiraz et, bir de bana dava aç bakayım... Emin misin?
Son kararın mı? Hukukla yüzleşmeye bir kez daha hazır mısın, görelim...

Herşey bir yana benim esas üzüldüğüm kıt kanaat geçinen, Atatürk'ü çıkarsız, menfaatsiz kalpten seven ve bu Çölaşan'ı gerçekten "Atatürkçü" ve gerçekten "namus timsali" sanan yurttaşlarımızın halidir... "Atatürkçülük ve namusçuluk" işinden şantaj yöntemleriyle malı götüren bu vatandaş için şahsi menfaatleri her şeyin üstündedir... Tüyü bitmemiş yetimin hakkını hukukunu çiğneyen adamlara dair somut belgeler önüne geldiği halde sırf yarın "Bak bana bu paraları vermezsen o gruba giderim ve sana saldırırım haaa" demek için o hırsızları himaye eden adamdan "namus timsali" oluyormuş demekki!!
Karar gönülden Atatürkçü olan ve gerçeklere gözlerini kapatmayan yurttaşlarımızın...
Hep söylüyorum. 2013 bir barış ve yeniden uzlaşma yılı (Reconciliation) olmalı, ama bu önce hakikatleri kabul etmekle ve ondan sonra farklı toplumsal kesimlerin birbirini anlamaya çalışması ile olur... Yoksa bu gerginlik böyle devam ederse 2014'ün kazananı belli... Milletin çoğunluğunu yenemezsiniz...
Ama böyle bir 2014 zaferi "Pirus Zaferi" olur, kaygılarım bu yönde... Çoğunluğun yönettiği ama azınlık yurttaşların da haklarının korunduğu çoğulcu demokratik bir rejim olmalı, çoğunluk vesayeti değil... Fakat azgın azınlık nevrozuyla gerçekler inkar edilirse maalesef çoğunluk vesayeti galip çıkacak... Hepinize iyi yıllar dilerim...