Arianna Sinoplu'yu Türk halkının herhalde yüzde 99'u tanımaz.
Ama Arianna Huffington diye yazarsam, herhalde başta medyacılar olmak üzere oldukça geniş bir kesimin en azından adını duyduğunu düşünebilirim.
Atina doğumlu, Cambridge Üniversitesi mezunu, babadan gazeteci Arianna Huffington, 2005'te kendi adıyla kurduğu web sitesiyle medyada devrim yaptı. "The Huffington Post" sadece bir site değil, sözcüğün tam anlamıyla bir elektronik gazeteydi.
İnanılmaz habercilik yaptı bu sitede. Ve o sayede dünyanın en güçlü ve en etkili kadınları arasına girdi.
Daha sonra sitesini tonla paraya AOL'e sattı. Ama CEO olarak yönetmeye devam ediyor. Ve de dünyanın birçok ülkesinde yerel versiyonlarını kuruyor.

***
Arianna Huffington bir akşam ofisinde bayılıp kaldı ve düşerken başını masaya çarpıp ciddi biçimde yaralandı.
Doktor doktor dolaştı. Sonunda teşhis konuldu: "Burn out". Yani, had safhada tükenmişlik ve o müthiş yorgunluğun yol açtığı gerilimler...
Tedavi sürecinde uzun uzun düşündü: "Başarının bedeli yaşamdan vazgeçmek mi?"
"Hayır" dedi ve hayatının yeni dönemi için bir reçete geliştirdi: Gün içinde mutlaka kısa süreli de olsa siesta yapmak. Akşamları eve dönünce cep telefonunu, i-pad'i, bilgisayarı ve de ne kadar elektronik alet varsa, hepsini kapatmak veya fişini çekmek. Haftada en az bir gün hiç ama hiç cep telefonu, i-pad, i-phone, bilgisayar kullanmamak. Yılda bir ay kesintisiz tatil yapmak...
***
Bizim meslek her gün insanın ömründen bir şeyler alıp götürüyor. Yani, iş-tatil dengesi çok önemli. Zaten tatil yapmayanın bir süre sonra verimi de azalıyor.
O nedenle çalışma arkadaşlarımın haftalık izinlerini mutlaka kullanmalarını çok önemsiyorum.
Yine o nedenle arkadaşlarımı yıllık izinlerini kullanmaya da teşvik ediyorum.
***
İşte yine yazın eşiğindeyiz. Ve erken başlayan cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasına rağmen, arkadaşlarımı parti parti izne göndereceğim.
Ve ben de bir ara mutlaka izin yapacağım. Zira Arianna Huffington'un başına gelenler bana iyi bir ders oldu.
***
Sağlıklı ve mutlu bir hafta dileğimle...