Dış politika hem akıl hem güç ile yapılır. Gücünüz var ama bunu aklınızla kullanamıyorsanız ya barbar olursunuz ya da sonuç alamazsınız. Aklınız var ama gücünüz yoksa da bir sonuç almanız imkansız, ancak kısa metrajlı zaferlerle yetinir ama sonunda aldandığınızı görürsünüz.
Türkiye, özellikle son 5-6 yıldır attığı tüm adımları hem stratejiyle, hem akılla hem de bizatihi gücünü de ortaya koyarak atıyor diplomaside. Süper güç denilen devletlere rağmen, eğer ulusal güvenliğine yönelik doğrudan bir tehdit var ve muhataplarından bu konuda destek görmediği gibi tam tersi bir tuzak görüyorsa; her tür tehdide rağmen, kendisine tehdit oluşturan unsurlarla, sınır ötesine operasyon yapmaktan çekinmiyor.
Ama; Ortadoğu gibi çok karışık bir coğrafyada ilişkileri düzenlerken de çelik gibi sinirlerle, aklıyla, stratejiyle hareket etmekten de kaçınmıyor.
İdlib'de yaşanan son gelişmeler de işte tam bu hassas çizgiyi işaret ediyor. Pazartesi sabah hepimizi derinden üzen şehitlerimiz içimizi sızlattı. Her biri kahraman olan asker-sivil şehitlerimizin acısı tabiri caizse ciğerimizi dağladı. Başkan Erdoğan ile Ukrayna için yola çıkarken işte tam da bu duygular içinde idi heyetin tamamı. Dönüş yolunda uçakta bizlerle yaptığı mülakatta en fazla sorulan ve konuşulan konu da bu oldu zaten.
Gazetemizde detaylarını okuyacağınız için tekrara girmek istemem ama Başkan Erdoğan'ın kararlılığının altını özellikle çizmek isterim. Yapılan bu hain saldırıya, anında sahada karşılık verildi. 56 hedef vuruldu, 18'i yaralı, toplam 76 rejim askeri etkisiz hale getirildi. Karşılık vermeye de devam edeceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın.
İdlib'deki gelişmeleri tek başına Suriye rejim güçleri açısından ve Esed ile değerlendirirsek eksik kalır. Rusya da bu denklemin bir yerinde elbette. Ve Başkan Erdoğan da, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da; İdlib'de Rusya'ya çok önemli görev düştüğünü vurguluyorlar. Ki; hem iki lider arasındaki telefon ve yüzyüze görüşme trafiği hem ortak çıkarlar noktasında aklı selim bir noktaya gelinmesi kaçınılmaz. Diyalog ve istişare en büyük kozumuz ki; iki lider arasında bu kanalın çok güçlü olduğu bir başka gerçek.
Başta da dediğim gibi dış politikada gücünüzle birlikte akıl ve stratejiyi de birlikte yürütmek zorundasınız. Rusya ile çok boyutlu ve çok yönlü stratejik bir ilişki içinde olduğumuz bir gerçek. Türk Akımı Projesinden tutun, doğalgaz ticareti, S-400 ve 25 milyar doları aşan ticaret hacmimiz ile turizme kadar çok yönlü bir ilişki bu.
Bir yandan Libya'da bütün dünyayı kızdıran adımları atarken, diğer yandan Suriye'de hem insani hem askeri hem ulusal güvenliğimize yönelik bütün hamleleri birer birer yaparken, Doğu Akdeniz'deki hükümranları hayal kırıklığına uğratırken; büyük ülke olmanın gereğini sahada ve masada ortaya koyarken; çok yönlü saldırı altında olduğumuzu da unutmuyoruz. Başkalarının zorbalığının faturası bize zorla dayatılırsa, Türkiye eli kolu bağlı oturacak değil. Gerekirse neler yapabileceğimizi gösterdik, göstermeye de devam ederiz. Aklımız, gücümüze eşlik ederek yola devam. Zor, oyunu bozar. Yine bozacak..