Ankara ve İstanbul'daki canlı bombaların yaptığı terör saldırılarına karşı Türkiye, Batı dünyasından beklediği desteği görmedi.
Salı günü Belçika'nın başkenti Brüksel'de DAEŞ'li canlı bombaların yaptığı terör saldırılarında 34 kişi hayatını kaybetti 140 kişi yaralandı.
Televizyonlar olayı canlı yayınlarken Ankara ve İstanbul saldırılarında ne hissettiysek yine onu hissettik ve insanlık adına boğazımız düğümlendi.
Türkiye, PKK'nın hem kırsalda hem şehirlerde kazdığı çukurlarla, yollara döşediği mayınlarla, yine PKK ve DAEŞ'in metropollerdeki canlı bombalı saldırılarıyla ve DHKP-C'nin şehir terörüyle mücadele ediyor.
Ancak Avrupa başta olmak üzere Batılı ülkeler, Türkiye'nin yıllardır yaşadığı ve sadece DAEŞ değil, PKK ve DHKP-C gibi terör örgütleriyle mücadelesine destek vermiyor. Aksine desteği PKK ve DHKP-C gibi terör örgütlerine veriyorlar.
Mesela hala terör şokunu atlatamayan Belçika, Türkiye'nin adi suçluların da içinde bulunduğu 56 kişinin iade istemine ne cevap verdi? Sadece 9 adi suçluyu iade etti.
Türkiye ise Belçika'nın istediği 13 kişiden 9'unu iade etti.
Belçika mahkemeleri aralarında Sabancı suikastı sanığı Fehriye Erdal ve PKK'nın Avrupa sorumlusu Zübeyir Aydar'ın da bulunduğu 30 teröristten hiçbirinin Türkiye'ye iade taleplerini kabul etmedi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, daha 9 Mart'ta Ankara'da gerçekleştirilen Türkiye-Belçika Üçlü Bakanlar Toplantısı'nda bir kez daha terör suçlularının iade konusunu Belçikalı meslektaşı Koen Geens'e iletti.
Türkiye'nin talepte bulunduğu 9 terör suçlusunun iadesi konusundaki süreç ise devam ediyor ancak pek bir sonuç çıkacağını zannetmem.
Yani "adi suçluları verebiliriz ama bizden asla terörist istemeyin" diyorlar.
Dünyanın neresinde olursa olsun terör gruplarının yaptıkları eylemleri gizli servislerden istihbarat desteği almadan yapamayacağı biliniyor. Dolayısıyla asıl önemli olan tetiği çeken el değil, işi ihale eden taşeronun ortaya çıkarılması.
Ve bütün terör grupları eylemlerini, toplumları yıldırmak, sindirmek, korku havasını yaygınlaştırmak ve devletlerin vatandaşlarını 'koruyamadığı' havasını oluşturmak için yapıyor.
Belçika'da görüldüğü gibi terör saldırılarıyla deniliyor ki "Brüksel, Avrupa Birliği'nin başkenti ve NATO'nun merkezi olsa bile siz daha sokaktaki insanınızı bile korumaktan acizsiniz!"
Teröristler, insanların, nereden geleceği belirsiz teröre karşı 'korunamadıkları' duygusunu pekiştirerek onların öfkelenmesini, gerekirse ordunun vs. OHAL ilen ederek yönetime el koymasını hedefliyor.
Unutmayalım ki teröristler, toplumun ruh halini bozmaları halinde kendilerini 'başarılı' sayıyorlar.
İnsanların devletine güvenini sarsmayı başardıkları anda terörle mücadele motivasyonu da düşer.
Türkiye'deki terörün arkasında kim veya kimler var?
Bu sorunun cevabını vermek için sadece 1 Kasım seçimlerinden sonra yaşananlara bakmak yeter. PKK'nın çözüm masasını dağıtarak terörü kentlere indirmesinin altında Türkiye'nin güçlü bir iktidarla istikrarlı bir sürece girmesinin etkisi büyük.
1 Kasım'dan sonra kurulan yüzde 49.5 oy almış AK Parti iktidarının 5 ay içinde seçim vaatlerinin yüzde 90'ını gerçekleştirmesi, Türkiye'nin ilk kez yeni ve sivil bir Anayasa yapma sürecine girmesi, Avrupa'nın Türkiye'nin Suriye tezlerine yaklaşması, mülteci krizinde batının da elini taşın altına koyacağı bir döneme girilmesi, Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin gelişmesini ikim istemiyorsa terörün arkasında da onlar var.
Bize düşen, korkmadan, birliğimize-kardeşliğimize halel getirmeden devletimize ve güvenlik güçlerimize destek olmak ve gerçekten barış ve huzuru isteyen sivil toplumu güçlendirmek.
