Fenerbahçe yeni tüzüğünü kabul etti. Dernekler Masası'ndan da onay geldi. Bu konuda, öncesinde ve sonrasında yorum yapmadım.
Çünkü Fenerbahçe'nin kendi dinamiklerinin olaya el koyması, kulübüne sahip çıkması ve kaybedeceklerini bilseler bile mücadele etmeleri gerekiyordu. Çok önemli maddeler okunmadan, tartışılmadan, salona hakim olan mutlak otoritenin boyunduruğunda kabul edildi.
"Herkes layık olduğu şekilde yönetilir"...
Bu yüzden bana yapılan serzenişlere bakıp, gülümsedim sadece. Kongre üyesi karşı olduğu, aklının yatmadığı bir şeye itiraz etmeye cesaret edemiyor, sonra gelip "Böyle şey olur mu?" diye dert yanıyor.
Korkusu; o ortamda protesto edilmek veya daha kötüsü, kulüpten ihraç edilmek.
Sinmişler birçoğu...
Ama çok tecrübeli bir ağabeyimin bana anlattığı ve benim de gözümden kaçan bir madde var ki, olacak şey değil.
Ey Fenerbahçe kongre üyeleri; hani kürsülerden çıkıp söylüyorlar ya; "İsteyen başkan adayı olsun, gelsin yapacaklarını anlatsın" diyorlar... İşte bu çok zor artık.
Bundan sonra başkan adayı olmak isteyen, en az 200 (iki yüz) kongre üyesinden noter onaylı imza almak zorunda.
Ondan sonra gelip, "Ben bu kulübü Aziz Yıldırım'dan daha iyi yönetirim" diyerek, üyelerin karşısına çıkabilecek. Sadece imzaların noter maliyeti, şu anda 25 bin lira... Rakam neden 200... Çünkü, "Her önüne gelen adaylığını ilan edip, kendi reklamını yapmaya kalkmasın. Bu işin ciddiyeti olsun" demişler. Dernekler masası da kabul etmiş.
O zaman 50 yap imza sayısını veya daha az.
Kurullardaki isim sayısı kadar oranla...
200 imzayı, özellikle 2016 kongresinde kimin bulacağını, kimin bulamayacağını çok iyi biliyorlar. Ali Koç bile arkasında 1907 Fenerbahçe Derneği olmasına rağmen bu kadar imzayı zor toplar. Bir de rakip Aziz Yıldırım olursa, "zor" kelimesi "imkansız" ile dans eder. Çünkü kimse başkanın kendisini istemediğini öğrenmesini istemez.
Sebepleri yukarda belirttim. Kulüplerine sahip çıkmaya korkanlar, yeni tüzük kabul edilirken sorgulamayanlar, aslında tehlikenin suç ortaklarıdır. Her kongre üyesinin başkan olmak istemesi hakkıdır. Hadi, bırakın başkan olmayı, kolaysa aday olun bakalım... Gizli oyla yapılan bir seçim için, insanlardan tercihlerini açıkça belirtmesini isteyen bu tüzük maddesini de Dernekler Masası onaylamış. Bu ayrı bir konu...
Adalete Fener yak!
Volkan Demir, SABAH'ta haberi yaptı. "Adalete Fener Yak" kampanyasının ardından, yeniden yargılanma yolunun açılması kutlandı. Kampanya "Biz" kelimesini kullandı ve ortalık karıştı. Kampanya'nın ivmesi ve teşviki Ali Koç'tan geliyordu. Fenerbahçeliler sarıldılar bu çareye ve "Buradayız" demek için elektronik imzalarını verdiler. Kamuoyu oluştu, net bir güç ortaya kondu. Ama "teşekkür" mesajında "biz" kelimesi kullanıldı. Kulüp içinde bunun öncüsü olan iki profesyonel işinden oldu. Sitede "kurumsallık gereği" dediler.
Öyleyse sıkı bir "zam" almaları gerekirdi halbuki. Böyle bir kampanya kurup, taşıdıkları noktadan ötürü... "Tehlikenin farkında mısınız?" dedim az önce... Şimdi, kulağına eğilip, "kendini 2016'ya hazırla" denilen Ali Koç'a da soruyorum bu soruyu...
Ekilen tarlalar... gönderilen balıklar
13. Ağır Ceza Aziz Yıldırım'ın dosyasını yeniden salona taşımaya karar vermek için kapı açtı. Adil yargılanma isteyenler, tek taraflı olmadığını düşündükleri hakimler karşısında kendilerini savunmak istiyorlar. Bir sürü nedenleri var elbette. Bir tanesi de Trabzonspor ile ilgili...
Mecnun Odyakmaz'ın açıklamalarından sonra UEFA , Trabzonspor ile ilgili soruşturma başlattı. Kulüpten savunma istediler, 17 Temmuz'da bir karar verecekler.
Aziz Yıldırım'ın da "adil yargılanma" itirazında benzer satırlar vardı. Diyorlardı ki; "Bizi tapeleri yorumlayarak mahkum ettiler.
Benzer tapeler Trabzonspor yöneticilerinde de vardı. Onları etmediler. Çünkü ön yargılıydılar"...
Fark var mı yok mu ?
13. Ağır Ceza Mahkemesi eğer, "yeniden" derse, sadece Aziz Yıldırım veya diğer sanıklar değil, dosyadaki herkes "yeniden" hakim önüne gelecek. "Ekilen tarlalar" ile "Sivas'a giden balıklar" arasında fark var mı, yok mu, anlayacağız...
