Yıllardır Galatasaray'da kongre izliyorum. Çoğunda yönetim aleyhine ateşli konuşma yapanlara tanık oldum. Ama hiçbir Galatasaray Kongresi'nde Galatasaray Başkanı ve yönetiminin aleyhinde bu kadar çok konuşanın ve ağır eleştiriler yapanın olduğunu görmedim.
Kongrede esen rüzgarla verilen mesaj çok netti: "Sayın Başkan... Seçim kararı al, güven tazele, camiayı rahatlat!" Ama Galatasaray Başkanı bu rüzgarı iyi analiz edemedi. Bilgilendirme toplantısına katılanlara "İbra için seçimi rüşvet olarak vermem" dile getirdiği sözünü yememek için mali kongrede erken seçim kararı alacağını ilan etmedi. Polat'ın "Herkes eteğindeki taşları oylarıyla döksün" fikrinin bedeli ağır oldu.
Bir Galatasaray Başkanı'na bir kongrede ilk kez bu kadar ağır bir tepki gösterildi. Bunu Polat'ın hak edip etmediğini tartışmıyorum. Kürsüye çıkanlar eteklerindeki taşları sert bir şekilde, hatta başkanın kafasına atarcasına döktüler. Yine de, genç ve kaliteli üyelerin eleştiri yaparken bile ortaya koydukları bilgilerle Galatasaray'a ne kadar hakim olduklarını gözlemledim. Bu, Galatasaray'ın gelecekte sahipsiz kalmayacağının göstergesidir.

POLAT SON FIRSATI DA TEPTİ
İbra oylamasında çıkan sonuç; Polat iktidarının zayıfladığını ve kan kaybettiğini görmemiş.
Oysa Galatasaray Başkanı'nın camianın beklentilerini daha iyi analiz etmesi, hazuruna da daha hakim olması gerekirdi.
Polat'ın iki kez fırsat geçti eline. Ama ne ikinci konuşması için kürsüye geldiğinde, ne de Doğan Hasol "Yönetim Kurulu yarım saat toplanıp bir karar versin" çağrısında bulunduğunda ibra oylamasında çıkacak sonucu kestiremedi. Camianın önde gelen isimleri oylamanın sonucunu öngörebiliyorlardı.
Hasol, bu nedenle kürsüye çıkıp Polat'a son bir çağrıda bulundu. Ama Polat son fırsatı da tepti.
Polat, artık bir seçim dönemi aday bile olamıyor. Yenilediği tüzüğün kendisine silah olarak döneceğini, kendisini vuracağını demek ki tahmin etmemiş. Oysa, Haziran 2010'da "Tüzükten seçime mi?" yazımda bu tablonun olacağını anlatmıştım.