Biz Türkler yumuşak, düşük mineralli su tercihimizle İngilizler, Japonlar ve Norveçliler ile bir grup oluşturuyoruz. Batı Avrupa'nın en fazla mineralli su içen milleti Fransızlar için su, bizim gibi boğazdan kayarak geçmesi beklenen bir sıvı değil. Onlar suda, değişik lezzetler, güçlü tatlar algılamak istiyorlar. Alman ve İtalyanlar da Fransızlardan pek farklı değil. Çek Cumhuriyeti ve eski Sovyet Cumhuriyetleri'nde durum daha da çarpıcı. Bu ülkelerde AB standartlarının çok üzerinde demir ve magnezyum içeren sular tercih ediliyor. Her ne kadar bizler yadırgasak da, su, ağzının tadını bilenlerce sıradan temel ihtiyaç maddesi olmanın çok ötesine geçmiş durumda. Artık bilinçli içiliyor, belli özelliklere sahip olanlar aranıp bulunuyor, değişik yiyeceklerle ve içkilerle uyumu ile ilgili araştırmalar yapılıyor. Biz daha bu yolun başlarındayız. Ama geçmişten gelen köklü su kültürümüz sayesinde, bu yeni gelişmelere kolayca ayak uydurabileceğimize inanıyorum.