Elini sallasan genel başkan yardımcısına değiyor ya, bunlardan biri de belediye işlerine bakıyormuş.
Daha doğrusu, bir "yerel yönetim modeli" üretmeye çalışıyor. Bu bir yerel yönetim "atağı" olacakmış.
Parti CHP canım, CHP.
Ekip halinde çalışıyorlarmış, bir taslak hazırlamışlar, iki aya kadar genel başkana sunacaklarmış.
Amaçları da "köydeki yaşamı özendirmek"... Öyle diyorlar.
Yani şehirlere göçü istemiyorlar. Hiçbir küçük burjuva aydını da istemiyor.
Peki bunu nasıl sağlayacaklarmış? Örneğin "kentte yaşayana daha fazla su parası, köyde yaşayana daha az su parası" yazarak...
Ülke yönetimi için de projeleri varmış, parlamenter sistemi hayata geçirmek, falan filan. Malum terane.
CHP'nin en büyük eserlerinden biri olan Köy Enstitüleri, "köylüyü köyünde tutmak, şehirlere göçünü önlemek" amacıyla kurulmuştu. Ayrıca köylüye "kendi kendine yetmesi" öğretilecek, yani köylü "sanayileşme falan" istemeyecek, işçiye dönüşmeyecekti...
Toplumda hareketlilik istenmiyordu.
Bir işçi sınıfı oluşmasından öcü gibi korkuluyor, öte yandan sermayenin de devlet tekelinde, olmazsa da devletin sıkı denetiminde kalması arzu ediliyordu.
Buna faşizm denir ama biz söyleyince kızıyorlar.
CHP'nin, aradan geçen yetmiş sekiz yıldan sonra dönüp dolaşıp gene "köylüyü köyünde tutma" arzusuna saplanması, hem trajik hem de komiktir. "Niçin iktidara dönemeyeceğinin" de göstergelerinden biri. Türkiye'de neler olup bittiğinin hiç mi hiç farkında değiller.
Köy yaşamını özendirebileceklerini sanıyorlar... Taze süt, nefis yumurta, çeşmeden bakracıyla su taşıyan güzel Kezban, falan.
Hiç mi hiç bilmediği köy yaşamını "özleyen" yok değil, var, ama bunlar İstanbul'un dağdağasından bunalan bir kısım burjuvalar...
Ki onlar da bir süre sonra sıkılıp dönüyorlar. Köy de kasaba da, Muhlis Sabahattin'in "Ayşe" operetinde anlatılana hiç benzemiyor.
Bunlar için de, İstanbul'a hem yakın hem uzak, her türlü "konforu haiz", havuzlu mavuzlu İsviçre ya da Bavyera tipi siteler kuruluyor...
