Amerikan siyasetindeki "Liberal" kavramı ile "Liberal Demokrat" düşüncenin aynı kapta kaynatılmaya çalışılması ve Amerikan dünyasına dönük "Liberal Faşizm"in içeriğinin bugünkü Türkiye'ye uyarlanmak istenmesi, nafile bir çabadır.
Amerikan liberalleri siyah- beyaz eşitliği benzeri konularda özgürlükçü, ekonomik konularda devletçi, sağlık ve eğitim gibi alanlarda sosyal güvenlikçilerdir.
Bireycilik konusunda veya ademi merkeziyetçilikte Amerikan muhafazakârları, evrensel anlamdaki liberalliğe daha yakındırlar.
Ayrıca ideolojik tutumların koşullara göre esnemeleri ve değişmeleri de bir başka evrensel gerçektir.
En önemlisi bir ideolojinin iktidarın da ideolojisi olması değil midir?
Mesela otoriterlik ve totaliterlik üzerindeki çalışmalarıyla bilinen Alman asıllı Amerikan vatandaşı siyaset kuramcısı Hannah Arendt (1905-75) bu durumu şu çok çarpıcı genelleme ile anlatmıştır:
- En radikal devrimci bile devrimden bir gün sonra muhafazakâr olur!
Kendisini "Muhafazakâr Demokrat" olarak tanımlayan AK Parti iktidarı döneminde "Dışarıdan" sivillik ve bireycilik rüzgârı estirmeye çalışan liberal kesime takıntılı olmayı anlamak pek mümkün değildir.
