CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, dün başlayan İzmir ziyaretinden birkaç gün önce, CHP'li Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun yaptığı "ön seçim" değerlendirmesi, siyaseten anlamlı bir işaret. Aziz Kocaoğlu; özellikle önümüzdeki yerel seçimleri hatırlatarak (elbette daha sonrası da için) aday belirlemede en doğru yöntemin, ön seçim olacağına dikkat çekmiş. Aziz Kocaoğlu'nun, bu konudaki açıklaması özetle şöyle:
"Şu anda CHP içerisinden seçilmiş 35 bin civarında delege var. Demokrasinin gereği olan ön seçim yapıldığı takdirde, en doğru sonuca ulaşılacaktır.
Sayı arttıkça, tabana doğru indikçe, aklıselim egemen olacaktır. Ön seçimleri yaygınlaştırmazsanız, herkesin konuştuğu delege ağırlığı, delegelere taahhütte bulunmak denilen şeyler gerçekleşiyor."
Bu açıklama, ilk bakışta Aziz Kocaoğlu'nun yeniden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday olmak istediğinin ifadesi olarak yorumlanabilir. Ama sık sık "Yüzde 90 yeniden adayım" diyen Kocaoğlu'nun, bu konudaki açıklaması zaten yeterince net.
DAHA ERKEN AMA...
Görülüyor ki; eğer büyük bir sürpriz olmaz ise Aziz Kocaoğlu'nun, başkanlığa yeniden aday olması hiç şaşırtıcı değil. Ayrıca Kocaoğlu, aday olmadığı takdirde de; doğal olarak mutlaka kendi tercih edeceği bir ismi desteklemek isteyecektir. Yine de bu konuda yapılacak tüm yorumlar, köprülerin altından çok suların akacağı İzmir siyaseti için, çok erken.
Belki de, her konuda ilklerin öncülüğünü yapan İzmir'de, siyaseten esas bakılması gereken yer, Kocaoğlu'nun ön seçim konusundaki tespitlerinin doğru olup olmadığıdır. Türkiye'de siyasetin demokratikleştirilmesinden yana bir insan olarak, hem CHP'de, hem de diğer tüm siyasi partilerde; ön seçim ve benzeri yaklaşımların, hızla ağırlık kazanmasını doğru buluyorum.
Bu, BİR FIRSAT OLABİLİR
Aslında en doğrusu bu işin siyasi partiler yasasıyla düzenlenmesi.
Ama önümüzdeki yerel seçimler, ön seçim konusunda bir fırsat olabilir. Özellikle ön seçim isteğinin öne çıktığı illerde, CHP yeni, samimi bir yaklaşım ortaya koyabilir.
Aziz Kocaoğlu, ön seçimde 35 bin delegenin oy kullanabileceği ortamı işaret ediyor. Eğer sürecin tam olarak demokratikleştirilmesinden yana isek; bu adımı daha ileri götürüp, "tam üyeli ön seçimi" savunmak ve uygulamak en güzeli. Denebilir ki; o zaman "delege olmanın" ne anlamı kalıyor!
Kabul edelim ki delege olmanın, özellikle CHP gibi bir partide, her zaman çok belirleyici, etkin konumu var. Yani "tam üyeli ön seçim" yapmak, delegeliğin etkisini azaltmaz; tam aksine delegelerin destekledikleri adayla ilgili, aktif bir siyasi sürecin içinde olmalarını; işlevleriyle ilgili anlam kazanmalarını; daha sağlıklı ve bilinçli siyaset yapmalarını sağlar.
Örneklersek, bugün İzmir'de tahminimize göre, 100 binin üzerinde CHP üyesi var. Tüm ilçeleri ve büyükşehiri kapsayan ön seçim, böyle bir taban üzerinde yapılırsa, ortaya kesinlikle, hem daha sağlıklı adaylıklar, hem de daha demokratik yaşanacak bir süreç çıkacaktır.
Siyasi anlamda ise binlerce parti üyesinin, kendi adayını oluşturma çalışmasına aktif katılması; çevresindeki üyeleri etkileme faaliyeti; siyasette hareketliliğin, bilinçli tercihlerin yolunu açacaktır.
ÜLKEMİZ DE DERSLER ÇIKARIR
Eğer her alanda bugüne dek ilklerin kenti olmuş İzmir'de; CHP kesintisiz, her noktada böyle bir ön seçim tercihini "tam üye" bazında cesaretle gösterirse, ülke de bu süreçten "parti içi demokrasi" açısından çok olumlu dersler alacaktır. Yenilendiğini öne süren CHP'nin, kendisini gerçek anlamda yenilemesinin, sahici demokratik siyaset tarzı yaratmasının yollarından biri budur.
İzmir CHP de, bu cesareti ve olgunluğu gösterecek siyasi tecrübeye sahip.
Öyleyse neden beklensin! Neden sahici bir değişim, İzmir'den başlamasın!
Ayrıca "Bütünşehir Yasası" TBMM'den geçtiği zaman, CHP'nin özellikle iddialı olduğu tüm yerel alanlarda, "ön seçimi" gündeme getirmesi, "ortak yönetim üretilmesi" için de şarttır.
Bakalım CHP, İzmir'de bu cesareti gösterecek mi? Göreceğiz...
