Efendim, kimi köşe yazarları, kabinede tek bir hanım bakanın olmasından yola çıkarak ciddi bir feminizm tartışmasına girmiş. Alıntılar falan. Böyle köşeleri gördükçe içim açılıyor. En azından son Türk büyüğü Reha Muhtar gibi, tatil rezervasyonunu hangi arkadaşlarına yaptırıp, hangi arkadaşlarının mükemmel ötesi otelinde kaldıklarını yazmıyorlar. Arkadaşın köşeden yanarlı dönerli meyve tabağı...
Neyse efendim, patlak veren feminizm tartışması, kadınlara yönelik bir sürü yeni şiddet haberine denk geldi ama daha acayibi, ilahi bir tesadüfle, Nihat Doğan da o sırada felsefi açılımlarını yapıyor ve zihnimizde yeni bir boyut zuhur eylemesine katkıda bulunuyordu. Evet, Türkiye'deki bütün lüzumlu röportajları yapan Ayşe Arman, bizi Nihat Doğan'ın büyülü dünyasına, bir kez daha, sürüklercesine götürdü. "Bugüne kadar hiçbir kadını dövmedim," diye gururla halka seslenen Doğan'ın 1998'de manken sevgilisinin ağzını gözünü dağıttığı haberi derhal arşivlerden çıktı. Aslına bakarsanız, haberde söz konusu manken sevgilinin Nihat Doğan'ı odaya kilitleyerek sevişmeye zorladığı, milli Survivor kahramanımız Nihat Doğan'ın ise o anda bir şekil 'survive' ettiği bilgisi yer alıyordu. Yani pratik, bazı durumlarla, fikirlerle tutarlılık arz etmeyebilir. Neticede Doğan, "Bizim kadınımız..." diye başlayan cümleleri pek sık kurmaktadır ve kadınları sahiplenmektedir. Bir kadının kendini sahiplenmesi, kontrolsüz asabiyet de yaratmış olabilir. Şahsen haberde esas dikkatimi çeken, Nihat Doğan'ın o dönemdeki albümününün'çıkış parçası'nın Taciz Ederim adını taşımasıydı! Sözler: Benim olmazsan taciz ederim / Bana varmazsan yer bitiririm / İnadim inat bunu biliyorsun / Benim olacaksın sana yemin ederim. (Bu arada Yıldız Tilbe'nin de Küfür Ederim adlı yeni bir çalışmaya imza atmasını tavsiye ediyorum. Patlar!)

KADIN İÇİN DAYAK YEMEK
Bayılıyorum Nihat kardeşime. Bakınız, ne diyor: "Kadını dövmek mesele değil, kadın için dayak yemek mesele... Sen kendini, kadının için atıyor musun ortaya? Dövüşüyor musun? Kavga ediyor musun? Savaşıyor musun ona zarar gelmesin diye. O zaman adamsın, erkeksin, iyi âşıksın." İşte bu kadar! Siz kıymetli erkek okur, kadınınız için kendinizi ortaya atıp dövüşüyor musunuz, savaşıyor musunuz? Hah!.. Zaten mümkünse yapmayınız öyle şeyler, kendimizi iç savaş tehdidinden koruyalım. Herkes Nihat Doğan kardeşim gibi yaparsa, sokağa adım atılamaz zira... O bir Survivor kahramanı olduğu için yapıyor öyle, yoksa çok mütevazı bir kimse. Kendisinden 'biz' diye bahsetmesi de tevazu icabıymış, öyle diyor!
Tabii bu tevazu nasıl bir tevazuysa, iddiasına göre, sanat camiası NÖ. ve NS. olarak iki döneme ayrılıyormuş. Nihat'tan önce ve sonra yani. Hicri ve Miladi takvimlere bir de Nihadi takvimi ekliyoruz, olay bitiyor. Çünkü, "Sanatçı toplum refleksini dinamitleyici çok önemli bir meta," diyor. Bakınız, kadını bir meta olarak görmeyen Nihat kardeşim, kendini bir meta olarak görebiliyor. İşte iktisat teorisine yeni bir bakış. Bakınız, Survivor bir insanın hayatını nasıl da değiştiriyor, değil mi kıymetli okur? Kendisinden 'biz' diye bahsetmeyi mütevazı olmak zannederken, bu mütevazılığı kendini bir milat olarak görmeye genişleten ve Che'ye özenen dinamitleyici bir meta haline gelebilirsiniz birden! Buna halk arasında 'sıyrılmış balata sendromu' da deniyor.
Bu arada kıymetli okur, Survivor'ı uzaklarda aramayın. Yani geçen hafta bir haber çıktı ya şöyle: "Merter'de bulunan bir otelde çalışan görevliler, caddede başıboş halde dolaşan bir timsah gördü. Timsahı yakalayan görevliler durumu hemen Güngören Belediyesi Veterinerlik İşleri Müdürlüğü'ne bildirdi."
Timsah da bir metre boyundaymış. Yani efendim, hadi elin timsahını beslerken elinden kaçıran şahıs artık kimse, diyelim ki o arkadaş manyak, peki timsahı caddede görüp yakalayan otel görevlilerine ne diyeceğiz? Yahu normal insan caddede timsah görünce yakalar mı? Nihat Doğan'dan daha çılgın bir milletimiz var vesselam!..